1 Temmuz 2015 Çarşamba

Çayırlı'dan çıktık yola Esence Yaylalarında verdik mola :)

Esence Dağları eski adı ile Keşiş Dağları, Erzincan Ovası'nın kuzeyinde yükselen bir duvarı andırıyor. Öyle bir dağ kümesi ki, güzelliği dillere destan… Toroslar, Aladağlar, Kaçkarlar ve Mescid Dağları’nda olduğu gibi Esence’de (Keşişler) de Yedi Göller’e sahip. Rengarenk dağ çiçekleriyle kaplı bu göller eşsiz manzarası ile görülmeğe değer.  Hele ki nam-ı diyar Aygır Gölü,  efsunlu bir güzellik..

Esence Dağları
Derin vadileri, 3 bin 500 metreyi aşan dorukları, Urartu kalıntıları, kadim hikâyeleri ile Esence (keşiş) Dağları’nda gökyüzüne en yakın yaylaların birindeyiz. Etrafımız küçük küçük tepeciklerle ve göz alabildiğine kalabalık sürülerle dolu..  
El sallayarak yanımıza yaklaşmakta olan çobana biz de aynı şekilde karşılık verip selamlaşıyoruz. Ve merakımızı gidermek için soruyoruz ‘sürüyü  bu şekilde toplu dizeler halinde düzene siz mi getiriyorsunuz? yoksa!.’ , ‘kendiliğinden hep böyle gelirler’ diyor. yani hava sıcak olduğunda başlarına güneş geçmemesi için, başlarını güneşin gölgesinde saklarlar ve bu yüzden bu şekilde dizilirlermiş.  Güneş olmadığı zaman ise dağınık yürürlermiş.
 
Daha önce hayatımda hiç bu kadar çok sürüyü bir arada görmemiştim. Aracımızın sesi çevremizdeki sürüleri sanki biraz tedirgin ediyor. Bazı sarıkızlar da ‘ne işiniz var sınırlarımızda’ der gibi bize bakıyorlar. ;)


*****

Doruklara doğru çıktıkça çıkıyoruz. Yollar bir hayli engebeli ve bozuk...yüreğim ağzımda ama manzaramız bir harika :)
 
Yöresel adıyla Paşapuari (Paşapınar) Yaylasında; Rakımı 2600 metrenin üzerindeyiz. Koni şeklindeki beyaz çadırları ve sürüleriyle yaylaları şenlendiren Şavak Aşiretlerini görüyoruz uzaklardan. Su geçirmez beyaz çadırlarda Karaağaç Ailesi yaşamaktaymış. Hayvancılıkla uğraşan ailenin 5-6 çadırı bulunuyor. 
(Doğu Ekspresi Treni ile Kars'a giderken de yolculuğumuz esnasında da Şavak Aşiretlerini görmüştük. bkz.)
 
Devekorusu Köyü  
Ve...karşımıza oldukça viran ve terk edilmiş izlenimi veren çok ilginç bir köy çıkıyor. Taş yapılar bu köyün tarihinin oldukça eski olduğunu bize işaret ediyor.

Az da olsa Devekorusu Köyü'nde bir yaşam belirtisi görülüyor...


Devekorusu'ndan ayrılıyoruz.
Aygır Gölü' de burada görülmesi gereken yerler arasında. Fakat hem yol oldukça bozuk, hem de hava her an boşalabilir! bu yüzden risk almak istemiyoruz. Aygır Gölü, Erzincan şehir merkezine 40 km, Çayırlı ilçesine ise 25 km. mesafede, yani aslında yakın sayılır.. Ama yolun çok engebeli ve bir tarafının da uçurum olması nedeniyle hızımız oldukça düşük. Esence Dağları arasında 2 Bin 850 metre yükseklikte bulunan Aygır Gölü, Türkiye’nin en yüksek krater göllerinden biri oluyor. 
Buraya ulaşım imkânsız değil. Çayırlı İlçesinden özel kalkan araçlarla buraya gelebilir, piknik yapabilirsiniz. Çünkü burası görüyoruz ki, harika piknik ve dinlenme alanlarına sahip Ayrıca Göl çevresinde olta balıkçılığı, kampçılık, tırmanıcılık ve bot gezisi de yapılıyormuş. Hemen notlarımızın arasına bu bilgileri de ekliyoruz.
Doğal güzelliği, temiz havası ve çevresinde yetişen endemik dağ bitkileri ile göğe en yakın olduğumuz noktadayız artık. 
Aygır Gölü yöre halkının adı ile ‘Ağır Göl’  çevresinde yaşayan Alevi ve Zaza topluluğu için bir ziyaretgâh, şifa ve ruhsal arınma demek oluyor. Göle dair anlatılan pek çok efsane var. Hatta içlerinde Kerbelâ’ya kadar uzanan efsane dahi var. 
Aygır Gölü
Bir efsane de şöyle;
"Uzun zaman önce bir gün, evlad-ı resul soyundan Teke Boro atıyla gölün üzerine varır. Bu esnada gölden çıkan bir aygır Boro’nun kısrağı ile çiftleşir. Kısrak hamile kalır ve zamanı gelince bir tay dünyaya getirir. Bu görülmemiş güzellikte eşsiz bir taydır. Boro böyle bir tayı daha olsun ister tekrar göle varır. Aygır yine suların arasından çıkar. Ancak bu sefer kısrağı tuttuğu gibi gölün içine doğru çeker ve suyun içinde öldürür. Daha sonra yavrusunu da alarak gölün içinde kaybolur. Gidiş o gidiş bir daha tayı gören olmaz. Rivayete göre gölde ölen kısrağın bukağısı 'kör kazıklı' denilen  yerden yıllar sonra çıkmış ve o günden sonra bu göle 'Aygır Gölü' adı verilmiş."  

 Şavak Aşireti
Şavak'lılar  (Şavak Aşireti) Türkiye-Irak-İran üçgeninde yaşayan Şikak aşiretinin Anodolu’nun orta kısımlarında yaşayan bir koludur. Kendi aralarında genellikle Kürtçe (Kurmanci'nin Şıkaki lehçesini) konuşurlar. Alevi ve Sünni mezheplerini birlikte içinde barındıran müthiş bir hoşgörü örneği arz eder. Asıl memleketleri Tunceli'nin Çemişgezek ve Pertek ilçeleri olmasına rağmen büyük göçler sonucu başta Elazığ ve Erzincan olmak üzere Konya, İstanbul, Ankara, Adıyaman, Sivas gibi illere yayılmışlar. Türkiye'deki Şavaklıların nüfusunun 100.000'i aştığı tahmin ediliyor. Kırsal kesimde geçim kaynakları küçükbaş hayvancılıktır. Ayrıca göçebe yaşamı günümüze taşıyabilmiş bir topluluktur.

Şavaklı'lar yaylada tek direkli beyaz çadır ve 6 direkli (bazen dahada çok olabilir) kıl çadırlarda yaşarlarmış. Şavaklılar koyun ve keçilerinin, diğer Obaların hayvanlarına karışmasını önlemek için, hayvanlara 'dökün' yani, farklı renklerle boyama,dövme veya döğme adı verilen damgalar vururlarmışHayvanların kulakları, belli şekillerde kesilerek de, diğer oba hayvanlarından ayrılması sağlanırmış. Sürü sahipleri gerekli gördüğünde belli bir ücret karşılığında Çoban alır, sırtlarında yünden yapılmış bir keçe (Çoban Keçesi) giyerlermiş. Oba olarak bilinen yerlerde her obanın kendilerine ait otlakları olur ve bir başka obadaki sürünün bu otlaklarda faydalanılmasına müsaade edilmez...kurallara uygun davranılması gerekirmiş. Her Oba genellikle 4 veya 5 aileden oluşurmuş. Şavaklılar'ın gittikleri bazı yaylararın adları şöyledir: Merge Çeker, Geli Barawan, Gaze Henefe, Çiyaye Orte, Ulus,Cındık, Are Kol, Çiyaye Susuz, Gole Xızır( Buyer baba), Bağır yayları...


*****


*****


*****


Sarp kayalıkları, derin vadileri, buzul gölleri, köpüre köpüre akan dereleri, yemyeşil çayırları, rengarenk çiçekleri, buz gibi pınarları, hiç erimeyen karları, tertemiz havası ile kendimizi bir film platosunda gibi hissediyoruz.

Etrafımızdaki dağlar, yaylalar ve küçük göllerle çevrili, zengin yeraltı su kaynakları ve akarsuları tarafından yarılmış yamaçlarıyla da bir hayli ilginç görünümdeler. Buralardaki suları toplayarak Çayırlı Ovası’nı sulayan Balıklı Çayı Fırat’ın iki ana kolundan Karasu’nun önemli kollarından biri. Sonunda Esence’den (Keşişlerden) kaynaklanan suların büyük çoğunluğu Fırat’ı besliyor. Ülkemizin diğer yüksek dağlarında olduğu gibi Keşişler’in de doruklarında jeolojik devirlerde görülen buzullaşmalar dağların görünümlerinde derin izler bırakmış. Bu yüzden verimli mi verimli bu dağlardaki yaylalar, yedi buzul göle ev sahipliği yapıyor. 
Ve...karlı dağları aşıp, zirvelerden aşağıya süzülerek... Fırat vadisinin içinden geçip Erzincan'a varıyoruz. 
Böylece Erzincan Şehri, İlçe ve Köylerine gerçekleştirdiğimiz gezimizin haritada gördüğünüz gibi doğu yakasını gezmiş bulunmaktayız. 
Esin Bozdemir
Erzincan Gezimiz devam ediyor..

ÖNERİ: DAĞ VE YAYLA YÜRÜYÜŞLERİ İÇİN ERZİNCAN   ESENCE DAĞLARI VE YAYLALARI,  Doğal güzelliği, temiz havası, bol soğuk su kaynakları, meralara yayılan hayvanları ve endemik bitkileriyle… kamp yapma imkanları ile yaz ve kış turizmine açıktır. Esence Yedigöller, Ergan  Dağı üzerinde Melenkoç Yaylası, Bayırbağ Çamlık ve Soğanlı Yaylaları yürüyüş için elverişlidir. Her yıl Esence Dağı ve Yedigöllere dağ tırmanışı yapılmaktadır. Bayırbağ Tekçam yaylasına yürüyüş ve kamp, Yaylabaşı Ardıçlı gölü mevkiinde yürüyüş ve kaya tırmanışı ve tüm izcilik faaliyetleri yapılmaktadır. 

4 yorum:

  1. Bir gün yolumuzun düşmesini diliyorum. Özellikle endemik bitkilerini tanıyıp yeterli miktarını da yanımıza almak ne güzel olurdu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @bahce perim,
      Dilerim bir gün yolunuz düşer..
      Esenlikle...

      Sil
  2. Yine dalıp gittim sayfalarına.. anlatışına ve doğaya.. Pek çoğumuzun (ben de dahil) görmediği diyarları, yine pek çoğunun (ben hariç) bilmediği yaşam tarzlarını, hikâyelerini, görüntülerini, ve diyarlarını sunmana hayranım Esin'im.. Ve bir kez daha (kaçıncıdır bu unuttum!! :)) ) sana hayran ayrılıyorum sayfalarından..
    VE MEMLEKİTİNE AŞIK BİR EĞİTİMCİ OLARAK TÜM TANITIMLARIN İÇİN SANA YÜREKTEN TEŞEKKÜR EDİYORUM.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @gülsen VAROL,
      Memleket güzel, verimli topraklarıyla, köklü tarihi ile, akarsuları, nehirleri, dağları, yaylaları, ovaları ile...ben de özellikle Doğu Anadolu ve Doğu Karadeniz'de pek çok yeri ilk kez görüyorum. Gördükçe hayranlığım artıyor. Böylesine değerli coğrafyaya sahip iken yine de kadir kıymet bilinmiyor ne yazık ki! Ne, çiftçi yeterince destekleniyor, ne tarım ve hayvancılık! ne tarih ve arkeoloji miraslarımız, ne de doğa korunuyor!. alabildiğine talan ve akın akın batıya göçlerle memleket içeriden ve dışarıdan inanılmaz bir akış ve işgal altında!. kendi insanımızın boşalttığı bereketli topraklara şimdi Arap nüfus hazine bulmuşcasına yığılmakta..tuhaf zamanların içinden geçiyoruz Gülsen Hoca'm.Memleketimizi gördükçe ona olan sevdamız artarken, diğer yandan bu bilinçsizlikler, bu akıl dışı uygulamalarla üzüntümüz de bir o kadar artıyor.
      Değerli yorumunuza çok teşekkür ederim.
      Sevgi ve Saygılarımla..

      Sil