26 Ocak 2016 Salı

XANTHOS - Işık Ülkesi Likya'nın Onurlu Kenti

Antik Likya Kentleri gezimiz Pınara ve Letoon'dan sonra Likya'nın başkenti olan Ksanthos ile devam ediyor.   
1988'de UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası olarak kabul edilen Ksanthos (Xanthos) Antik Kenti Fethiye'ye 55 km uzaklıktadır. Kınık Köyü'nün yakınında Eşen Çayı'nın ayırdığı Muğla - Antalya il sınırı üzerindedir.
Ksanthos ünlü Likya Birliği’nin başkentiydi. (MÖ 2.yy)  
İlkçağda deniz kenarında olan antik kent, yerli Anadolu halkının Eşen Çayı kenarında kurduğu Arnna Kenti, sonradan Helen dilinde Ksanthos (Xanthos) diye anılmaya başlamış. Kaynaklarda ise Ksanthos Likya'nın dini ve idari merkezi olarak geçmektedir.  
'Bu şehrin insanları ölümüne bir bağımsızlık tutkusuna sahip olmakla ünlüdür.' 
Yerli halk Luvilerden gelir. Savaşçı bir halktır Luviler. Tüccar bir yapıya sahip olan Lidya'lılar’dan farkları da budur zaten. Likya'lılar ticaretten, müzikten o kadar uzak, dövüşkenliği ile tanınan bir halktı. Lidya'lılar ise tam tersi tüccar karakterli bir halktı. Bunu en iyi anlatan ve bugüne kadar diğer halklara örnek olan hareketleri ise, Lykialılar’ın bağımsızlıkları uğruna toplu 'intiharı' ölümü seçmiş olmalarıdır.  İşte bu yüzden; Işık Ülkesi Likya'nın en onurlu kentidir Ksanthos.
Bu küçük Lykia Kentinin, en çok 5-6 bin kişilik ordusuyla, güçlü Perslerin Harpagos yönetimindeki yüz binleri aşan ordusuna karşı direnişi oldukça ünlüdür. Bu destansı yürekliliği tarihin babası Heredot bakın nasıl anlatır:
"Pers ordusu, başında komutanları olduğu halde Ksanthos Ovası'na indiği zaman, Ksanthoslular bitmez tükenmez kuvvetlere karşı az sayı ile dövüştüler, yiğitlikte nam saldılar, ama yenildiler, kentlerine geri atıldılar, kadınları, çocukları, hazineleri ve köleleri kaleye doldurdular. Alttan, yandan ateşe verdiler. Öyle ki yangın kaleyi yerle bir etti. Bundan sonra birbirlerine korkunç yeminlerle bağlanarak düşmana saldırdılar ve Ksanthos'ta oturanların tümü de savaşarak öldüler."
Heredot M.Ö. 545 yılında Lykialıların Pers komutanı Harpagos'a karşı savaşını böyle anlatır. Bu ateşten yalnızca o sırada başka yerlerde bulunan Ksanthoslular kurtulabilmişler, daha sonra şehirlerine gelerek şehri yeni baştan kurmuşlar. 
 Bazilika
Likya'ların tarihi süreçler içinde varlık göstermelerinde Ksanthos'luların önemli hamleleri vardır;
* M.Ö. 1200 yılında yapılan Troya Savaşı’na Likya'lılar da katılmışlardır. Bu da bize gösteriyor ki Ksanthos M.Ö. 1200 yıllarında da vardır. Fakat, görkemli ama talihsiz bu şehir M.Ö. 475 - 450 sırasında bu kez bir yangın felaketiyle karşılaşmış ve baştan başa yanmıştır.  
* M.Ö. 333'de İskender'in eline geçen Ksanthos, İskender'in ölümüyle M.Ö. 309'da Ptolemaiosların eline geçer. Daha sonra da Suriye Kralı III. Antiokhos'un eline geçen Ksanthos'u bu dönemde büyük bir gelişme içinde görürüz. 
* Bir ara Rodos yönetimine verilen Ksanthos, Rodosluların yönetimine karşı gelerek özgürlüğüne kavuşmuştur.
Kaya Mezarında atlı savaşçıların figürleri 
Tarihi boyunca büyük istilâlar ve felaketler geçiren Ksanthos'u Roma döneminde M.Ö. 42 yılında Brutus işgal eder. Lykia akropolünü yerle bir ederek Ksanthosluları kılıçtan geçirir.  
Hatta 'Ksanthoslular Brutus'a teslim olmamak için yine topluca intihar ettiği' söylenir. Bu düşünceye yönelik bilgide ise; 'Kucağında çocuğu ile bir kadının ateşe atladığını gören Brutus çok üzülür ve askerlerine, Ksanthosluları kurtaranları ödüllendireceğini söylerse de çok geç kalır. Hemen bir yıl sonra ise Marcus Antoninus, Brutus'un açtığı yaraları sarmak için Ksanthos'a elini uzatır ve şehri yeni baştan imar eder.' denilmektedir. Görsel: Marcus Junius Brutus (MÖ 85 - MÖ 42)
Ve ne yazık ki diğer antik kentlerin başına gelen akibet bu antik kenti de bulur. Ksanthos Osmanlı'nın zor günlerinde çoğu eserini kaybetmiş, neredeyse antik kentin tamamı boşaltılır.
Xanthos Antik Tiyatro 
Birçok kez onarılmış olan ve yaklaşık 5.000 kişilik Ksanthos tiyatrosunun derin orkestra çukuru, Geç Roma Döneminde gladyatör dövüşleri için kullanılmış. 
Tepedeki iki akrapol ve sur duvarları ile lahitler, Likçe yazılmış yazıtlar görülebilecek eserler arasında. Pek çok tarihi olaya ve savaşa sahne olan kentten günümüze ulaşan kalıntılar arasında; kaya mezarları, lahit mezarları ve Likya kültürüne özgü dikme mezar anıtları arasında dolaşmak.... farklı bir duygu yaşatıyor. 
Likya akropolü ve Roma dönemi agorası ile  yeni açılan caddede gezmek ise tarifsiz... Kentte ele geçen en eski kalıntılar MÖ 8. yüzyıla kadar gidiyor. 

Kaya Mezarları ve Dikme Mezar
Antik kentin harabeleri arasında gezerken karşımıza 8, 87 metre uzunluğunda bir anıt çıkıyor. Yanına yaklaştığımızda bu anıtın Harpy Mezar Anıtı olduğunu öğreniyoruz. Ve tabeladaki bilgileri okuyoruz.    

Kaya Mezarları 

Harpy Anıtı 
M.Ö. 480–470 yıllarına ait olan Harpy Anıtı, kayadan oyulmuş masif bir paye ile dört yüzü frizle çevrilmiş küçük bir mezar odasından oluşuyor. Sütunun tepesinde ise geniş bir kapak taşı bulunuyor. Mermer mezar odasının dış çevresi Yunan Arkaik tarzında rölyeflerle süslenmiş. Bu rölyeflerin aslı şu anda British Museum'da bulunduğundan burada gördüklerimiz ise orjinalinden alınmış alçı kopyalar. 
Kabartmalarda mezar sahibi ve karısına diğer aile bireylerinin hediye sunuşları konu edilmiş. Kuzey ve Güney’deki yarı kuş, yarı kadın şeklindeki ‘Siren’ adı verilen yaratıklar, bebek şeklinde sembolize edilmiş ölünün ruhunu gökyüzüne taşımakta olduğunu betimlemekteymiş. Ne ilginç değil mi! 
 Yazıtlı Dikme (Agora)
Ksanthos'u ilk defa 1838 yılında Ch. Fellows keşfetmiş. Keşfinin ardından da 1843-45'te ünlü "Nereidler Anıtı" ile başta anıtsal Pavaya Lahiti, Aslanlı Lahit, Atlı Lahit, Harpy Kabartmaları olmak üzere, bütün rölyefleri ve büyük mimari parçaları sökerek, Patara'ya yanaşan harp gemisiyle 3 yıl boyunca Londra'ya taşımış, Londra'daki (British Museum) müzede özel bir salonda çoğu yeniden kurulmuş. 
Bugün British Museum'un Lykia salonunda buradan götürülmüş olan birçok eser sergilenmektedir. 1950'den beri kazı Fransızlar tarafından yapılan Ksanthos'u önce Dr. Pierre Demargne, sonra Prof. Dr. Henri Metzger kazmıştır. ( Görsel: NereidlerAnıtı ' Yer: British Museum  )
Likya kentlerini gezerken Likya'nın başkenti olan Ksanthos Antik Kentini de mutlaka görmelisiniz. Harika bir coğrafyanın içinde, bir yanınızda Eşen Çayı diğer yanda savaşlar ve kahramanlıklara sahne olan bu topraklarda siz de tarihin izlerini sürerek geçmişi doyasıya yaşayabilirsiniz. 
Esin Bozdemir

devam edecek...
LİKYA KENTLERİ

 
Yardımcı Kaynak: Yaşar Yılmaz, "Türkiye'nin Antik Kentleri" kitabı.. Görsel /harita: buradan 

13 yorum:

  1. Işık her yerde var; burada daha da var... Teşekkür ederim Esin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Guven,
      Işık;aydınlığın, sınırsızlığın, özgürlüğün adı!. Yüzünü ışığa dönenlerin varlığını bilerek, 'Işık Ülkesi'nde, attığımız her adımda, aydınlığı hücrelerimize kadar hissedişimiz hep bu yüzdendir bizim.Ben teşekkür ederim Güven.

      Sil
  2. Ölümlü olduğunu bilip,ölümsüzlüğü; senin de ifade ettiğin sınırsızlığı, özgürlüğü algılamak ne hoş şey...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Guven,
      İzafi olan zaman, insana ne çok şey öğretiyor. Yaşadıkça, hayata dair algılarımız, düşüncelerimiz de evren gibi daha bir genişliyor, büyüyor, derinleşiyor!. Ölümün de içinden geçebiliyor insan!.hele ki, o eşiği aşmaya görsün!.Işığın akışı içinde, ölümsüzlüğü, sınırsızlığı ve özgürlüğü keşfediyor...

      Sil
  3. Tam bu günlerde "Jül Sezar'ın Ölümü" adlı son derece güzel bir kitapda, Anadolulu atalarımızdan Ksantos'luların Brutus'a karşı direndiklerini okuduğum satırlar yazınızla çakıştı. Bu tarihe ad bırakmış yiğit insanların yaşadığı, henüz görmediğim şehirlerinin güzel resimleriyle unutulmaz bir yazı.
    Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Mehmet Bilgehan Merki,
      Ne hoş bir tesadüf olmuş. Ben de bu postu hazırlarken daha bir etraflı araştırma yaptım. Ksanthoslu'ların bağımsızlıkları uğruna verdikleri o kahramanca mücadeleleri öğrendikçe,hele ki antik çağların filmlere, romanlara konu olan askeri Brütüs'ün de izlerini sürdükçe...'yaşadığımız coğrafyanın değerini gerçekten ne kadar biliyoruz?' diye kendi kendime sormadan edemedim. Toprağın altında keşfedilmeyi bekleyen kim bilir daha nice değerler var!.

      Değerli yorumunuz için teşekkür ederim Mehmet Bey. Sanat tarihi üzerine ve antik çağları anlatan kitapları okumayı ben de çok seviyorum. O zaman gezilerimizin de anlamı çok başka oluyor. Esenlikler dilerim.

      Sil
  4. Tarihi kalıntılar arasında MÖ ye Brutus'a kadar uzanmak savaşlar kahramanlıklar yaşanmış çağlara dokunmak oldukça ilginç geldi.

    Emeğine yüreğine sağlık canım

    Sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Çınar,
      Tarihin efsane isimlerine de ev sahipliği yapmış olan Likya kentlerinden etkilenmemek mümkün değil..
      Teşekkür ederim Çınar'cım..Sevgiler..

      Sil
  5. Çok güzel bir paylaşım. Bu arada fotoğraflara bayıldım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Nedensiz Yazar,
      Teşekkür ederim. Beğeninize memnun oldum :)
      Bu arada sayfama hoş geldiniz..

      Sil
  6. Bir gün oralarda gezip rüzgarın kahramanların hikayelerini kulağıma fısıldamasını diledim. Teşekkür ederim. Emeğine sağlık. Sevgilerimle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @bahce perim,
      Dileklerinin gerçekleşmesini diliyorum bahce perim :)
      Havalar ısındığında Likya kentlerine bir tur yapmalısın o zaman..ben teşekkür ederim.
      Sevgilerimle..

      Sil
  7. Geçmiş çağlarda inşa edilmiş kentlerle ilgili geziler hep beni derinden etkilemiştir.Hayaller kurar, oralarda kimlerin, nasıl yaşadığını hayal ederim. Sizin her yayınınız aynı izlenimi uyandırıyor hatta yaşatıyor.
    Sayenizde hayali yolculuklar yapıyorum."Siren" adı verilen yaratıkların öyküsü dikkatimi çekti.
    Fotoğraflar her zamanki gibi harika.
    Elinize, emeğinize sağlık.
    Esenlikler dilerim.

    YanıtlaSil