'Karış karış Anadolu toprağının içindeki yaşanmışlıkları,
nakış nakış sözcüklere işleyen türkülerimiz'
Türkülerimiz, bizi bize anlatan, milletimizin benliğini oluşturan ve binlerce yıllık saz, söz ustalarının gönüllerinden damla damla akıp gelen türkülerimiz. Son asırda Aşık Veysel, Hacı Taşan, Aşık Mahzuni Şerif, Neşat Ertaş, Murat Çobanoğlu... ve daha isimlerini sayamadığımız onlarca yüreği büyük üstatlarımızın bize yadigârı türkülerimiz. Hepsi de bir acının, bir çığlığın, dünya dolusu duygunun dillerde karşılık bulmasıdır. O türküler ki, isimsiz kahramanların, içlerindeki duyguları çağlar ötesine haykırabildiği yegane miraslarımızdır bizim. Pek çok türküyü dinler geçeriz, ancak ardında nice hikâye vardır bunu pek bilmeyiz. Bu yüzden defalarca dinlediğimiz türkülerin ardındaki perdeyi aralayarak; geçmişimize ışık tutan 'türkülerin hikayeleri'ni anlatmaya devam ediyorum. Bu defa yolumuz Anadolu'nun doğusuna, Bitlis'e uzanıyor.
Osmanlı topraklarının bir kısmı işgal altında. Bu öylesine
bir işgal ki! düşman girdiği yerde taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakmıyor.
Sayısız cephede çarpışan askerimiz yorgun, bitkin. Elinden geleni fazlasıyla
yapsa da düşman bir hayli çok sayıda, Mehmetçiğin azmi yetmiyor. Anadolu’da ise
ne yiyecek, ne de erzak kalmış. Silah yok, cephane yok. Kazma kürekle karşı
koymuş dedelerimiz düşmana, ama nafile yine yetmiyor.
İçerideki işbirlikçi zalimler kocası, babası askere gitmiş ahaliye kadın, kız, çocuk demiyor olmadık işkenceler ve çirkeflikler yapıyor. Kimi köylerde insanları camiye doldurup, üzerlerine benzin döküp yakıyor, kimi köylerde derin çukurlar kazdırıp çoluk çocuğu buralara diri diri gömüyor. Bütün dünya ise tüm olup bitenlere susuyor, seyirci kalıyor. Osmanlı yalnız, Osmanlı askeri çaresiz...
Ve öylesine akıllara ziyan işkenceler ki! Hamile kadınlar derisi yüzdürülüp kaynar kazanlarda kaynatılıyor! yaşlı nineler ayaklarından ağaca asılıyor! Ancak hiç kimsenin, tüm bu olup bitenlere ‘dur’ diyecek mecali olmuyor. Ermeni mezalimi ise almış başını gidiyor. Doğuda Ruslar’ın kuklası olmuş Ermeniler, yıllar yılı dost, arkadaş olduğu, aynı sofrada yemek yediği komşusuna artık düşman olmuş. “Ya devlet başa, ya kuzgun leşe” derler ya hani. Devlet baştan düşmeyegörsün işte! Olan oluyor.
1916 yılında yine böyle bir saldırıda Bitlis Rusların eline
düşmüş. Bir taraftan Rus'lar işgal ediyor diğer yandan Ermeni'ler. Tam anlamıyla bir zulüm… Yiğit, cefalı Anadolu kadını boş durur mu? Eline kazmayı,
küreği alıyor kocasıyla hücum ediyor Rus’un üzerine. Ve Ruslar Van ve Bitlis’ten
çekilmek zorunda kalıyor.
Ancak Bitlis öylesine perişan bir hale geliyor ki, tam bir yangın
yeri! Bitlis beş yaşındaki bebeğin diri
diri toprağa gömülüşüne ağlıyor. Koskoca şehirde tek bir canlı dahi kalmıyor!. Şükür ki, böylesine güç bir mücadeleden sonra, Bitlis tekrar alınmış oluyor.
Bu sırada zulümden kaçan insanlar da oluyor. Kimi sakat, kiminin de ayakta duracak mecali kalmıyor. İşte bu garabet içinde, içlerinden biri de küçük oğlunu alıp bir yerlere saklanıyor. Daha sonra Bitlis’in kurtulduğunu duyunca geri
dönüyor. Şehre hâkim konumdaki Dideban Dağı eteğine vardığında içinden dumanların
yükseldiği şehre şöyle bir bakıp oğluna diyor ki:
“Evladım git bak bakalım şehirde ne olmuş ne bitmiş? Sağ kalan var mı? Evimiz barkımız, geride bıraktıklarımız ne haldedir?”
Oğlu gidiyor Bitlis’in içine. Baba ise perişan bir halde! Daha
sonra geri dönüyor ve uzaktan babasına bakıp ağlamaklı sesiyle:
“Baba şehirde yaşama dair hiçbir iz yok. Bitlis’te sadece beş minare ayakta kalmış geri kalan her şey harap olmuş.” diyor.
“Baba şehirde yaşama dair hiçbir iz yok. Bitlis’te sadece beş minare ayakta kalmış geri kalan her şey harap olmuş.” diyor.
Bunu duyan baba kahroluyor. Adeta bütün dünyası başına yıkılıyor. Sanki gözlerinden yaş değil kan damlıyor. Ve yüreğine çöken acı dudaklarından dökülürken, aşağıdaki ağıtı yakarak oğlunu yanına çağırıyor.
Bitlis'te beş minare / Beri gel oğlan beri gel / Yüreğim dolu yâre / Beri gel oğlan beri gel
İsterem yanan gelim / Beri gel oğlan beri gel / Cebimde yok beş pare / Beri gel oğlan beri gel
Tüfengim dolu saçma / Beri gel oğlan beri gel / Kaçma sevdiğim kaçma / Beri gel oğlan beri gel
Doksan dokuz yarem var / Beri gel oğlan beri gel / Bir yare de sen açma / Beri gel oğlan beri gel
Bu ağıt zamanla türkü ve manilere konu olarak günümüze kadar
geliyor.
Esin Bozdemir
©İzler ve Yansımalar
***
Kolaj: izler ve yansımalar
Yardımcı Kaynak:
Yusuf Eren'in 'Türkülerimizin Hikayesi' kitabından derlenmiştir.
Rahmetli anneannem ve dedemler Bitlis'li. Annem de orada doğmuş hatta. Anneannem tıpkı bu anlattığın zulmü anneme anlatmış, rahmetli annem de bana anlatırdı, çok güzel bir evleri varmış anneannemlerin, böyle tavanlarında nakışlı filan sanırım o zamanlar modaymış öyle süslemeler...Ruslar gelecek hepsi kaçmışlar, savaş bitince geri dönünce evlerinin yerinde yeller esiyor, yakıp yıkılmış, anneannem bir tane şamdan parçası bulmuş sadece. Ermenilere yalakalık yapanlara gelince, maalesef iyisi olduğu kadar kötüsü de çokmuş, işte aynen anlattığın üzere düşmanla bir olup büyük zulüm yapmışlar, anneannem de bebeği tandırda yaktıklarını filan anlatmış:(((sonra da diyorlar ki Ermenilere zulmettiniz? Onların yaptığı ne oluyor? Etki tepkiyi doğurur. :(
YanıtlaSilKalemine sağlık arkadaşım...
@bücürükveben,
SilTarihimiz ne büyük acılarla dolu, şimdi sizin yazdıklarınızı okurken bir kez daha hayalimde tasavvur etmeye çalıştım o günleri :( ne keder!. bu zulümler, işkenceler, her biri yaşanmış... karşılıklı acılar, kıyımlar olmuş..ama tıpkı bugün gibi, o günlerde de en büyük tahribatı düşmanla işbirliği yapan içerideki hainler olmuş. Kimi Ermeniler de işte böyle dost ve arkadaşlarını arkalarından vurmuşlar. Offf tandırlarda yakmak!..:(( kesinlikle durduk yerde değil hiçbir şey!. Rahmetli anneannenizin, dedenizin... isimsiz nice masum insanın ve tüm şehitlerin ruhları şad olsun..Değerli yorumunuza teşekkür ederim. siz de sağ olun arkadaşım...esenlikle
Bu güzel türkünün böyle bir öyküsü olduğunu bilmiyordum.
YanıtlaSilBir zamanlar TRT'de türkülerin öykülerini ele alan harika bir program vardı.
Her güzel şey gibi sona erdi.
Emeğinize sağlık. "Sarı Gelin" türküsü de ne güzeldir. Şener Şen'in bir filminde işlenmişti.
Selam-sevgiler.
@Makbule Abalı,
SilPek çok türkünün hikayesi web ortamında olsa da, aslında çoğu birbirinden kopyalanmış..kimi bilgileri de eksik bulduğum için bu konuyla ilgili kapsamlı arşiv kitaplar edinerek ve karşılaştırarak doğruluğuna inandığım kaynaklar üzerinden derleyerek paylaşıyorum 'Türkülerin hikayesi' serisini. Çünkü türkülerin gerçek hikayeleri aynı zamanda tarihimize de ışık tutuyor. Demek ki TRT'de türkülerin öyküleri anlatılıyordu. Bunu bilmiyordum. Anımsadığım 'arkası yarın', 'radyo tiyatrosu' gibi programlar. Şu bir gerçek ki özellikle sizin de tanık olduğunuz o yıllarda TRT programları çok nitelikli olurdu. Kültürel ağırlıklı programlarla toplumun eğitilmesinde çok büyük bir etkendi. Evet aynı zamanda türküler filmlere de konu olurdu.. Geçmişi hiç bırakamıyoruz. Nitelikli olan şeyler daima hatırlanıyor ve hep bizimle beraber..
Benden de sevgiler, saygılar Makbule Öğretmenim.
Yazınızı okuduktan sonra tıpkı o ünlü yönetmenimiz gibi içimden " yalnız ve güzel ülkem!" demek geldi.
YanıtlaSilBenzer olayları, batıda Yunan işgalini gören ninemden dinlemiştim. Unutmamak ve milletçe güçlü olmak lazım.
Sevgiler.
@tülin,
SilKesinlikle Tülin Hanım, isimleri gün yüzüne çıkmayı bekleyen sayısız kahramanlarımız olduğu gibi, gerçekte yaşanılmış olan bu acılar, bu zulümler de bilinmeli ki, bu vatana hangi koşullarda hangi bedellerle sahip olduğumuz unutulmasın!. Bu yüzden geçmişimizden ders alarak, sağduyu ve akılla, birlik ve beraberlik içinde bu vatana milletçe sahip çıkacağız. Eğri olanı da, doğru olanı da artık görmek zorundayız ve gereğini sandıkta yerine getireceğiz. Sevgilerimle...
Bu özgün türküyü daha önce severek dinlerdim ama Makbule hanım gibi böyle bir öyküsü olduğunu bilmiyordum. Emeklerinize ve paylaşım için teşekkür eder,
YanıtlaSilailenizle güzel bir hafta sonu dilerim.
Esen kalın.
@Mehmet Osman Çağlar,
Sil'Bitlis'te Beş Minare'hepimizin aşina olduğu türkülerden biri. Ben de araştırmalarım esnasında öğrendim bu hikayeyi. Bir gün, Bitlis'e gidersek mutlaka bu caminin de bir fotoğrafını çekmek isterim. Ben de size ve ailenize iyi pazarlar dilerim Mehmet Bey.
Esenlikle.
Merhaba, Emeklerinize sağlık. 1985 yılına götürdünüz beni, beş minareyle. Birinden hiç bir eser görememiştik o yıllarda. diğerlerinden bir şeyler vardı.
YanıtlaSilKolaylıklar dilerim. Hoşça ve mutlu kalın.
@Halil GÖNÜL,
SilÇok teşekkürler. Kimi yapıyor, kimi yıkıyor, kimi satıyor!. Oysa kanla alınmış bu topraklar, nice bedeller ödenmiş..Kıymet bilmek ve yaşanılmışlıkları unutmamak gerekiyor.
Bilmukabele..