13 Ekim 2011 Perşembe

Depremlerin ve savaşların yıkamadığı antik kentlerden bugünün kentlerine!..

Gezi yazılarıma kısa bir ara verip, hayatımızın en önemli bir gerçeği ile devam etmek istiyorum… Yaşamın içindeki sevinçleri ve kederleri antik yapılar ve yıkıntıları içinde dolaşırken ister istemez insan daha çok sorguluyor...Gezdiğimiz antik kentlerin, en az birkaç bin yıllık tarihlerinde onca depreme, savaşlara ve doğal koşulların yıpratmasına karşın bugüne kadar ayakta kalabilmesinin ve hala bize pek çok şey anlatmalarının temelinde doğru yapılaşma ve doğru yer seçiminin ne denli önemli olduğu, tarihsel süreç içinde yadsınamaz bir gerçektir. 
Antik kentler öncelikli savunma amaçlı da olsa yüksek ve kayalık alanlara kurulması depreme karşında en önemli yapılaşma tekniğidir. Tabiatın "sofralarına" yani tarım alanlarına (ovalara) kurulan antik yerleşim yerlerinden günümüze ulaşan fazlaca bir yapı yoktur. Demek ki : Uzun süre ayakta kalabilmenin ön koşulu; doğru yer ve doğru yapıdır. 
Yakın tarihimizde; 1939 yılında ülkemizin yaşadığı ve Dünya'nın sayılı deprem felaketlerinden biri olan Büyük Erzincan Depremi bize yerleşim alanlarının seçiminin ne kadar önemli olduğunu çok acı bir şekilde göstermiştir. 

Türkiye’nin Deprem gerçeğiyle tanışması ve bu konuda ilk yasal düzenlemelerin yapılması, bu büyük felaket sonrasında başlar. Aynı zamanda Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın keşfi de!
Erzincan ovasına kurulan şehir tarihte 11 defa yerle bir olmuştur. Son büyük depremden sonra şehrin yeri tamamen değiştirilmiştir. 
Şehrin Fay hattı üzerinde ve ovada kurulmasına birde ilkel yapılaşma eklenince, yakın tarihin en büyük insan kaybı meydana gelmiştir. O günün şartlarında insanların fazla yapabilecekleri bir şey yoktu. Genç Cumhuriyetin imkanları kısıtlıydı. Peki ya günümüzde!.. 
O günden bu güne maalesef yeterince ders alınmamıştır. Zaman donmuş ve bu felaket bir kez daha tekrar etmişti sanki. 17 Ağustos 1999 Gölcük depreminin acıları hala hafızalarımızdaki tazeliğini korumaktadır. Bu depremden ne kadar ders alınıp alınmadığını da hep beraber izliyoruz !.. 
Bunları yazarken Mimar Sinan’ı anmamak elde değil; Mimar Sinan; çağının bu büyük ustası!.. yaşarken “ Ser mimârân -ı Cihan” ve “Mühendisân-ı Devran ” diye anılan yani; “dünyadaki mimarların ve zaman içindeki mühendislerin başı!” olma şerefine erişmiş, mimarlık geleneğimizde olduğu kadar mimarın toplumsal hayattaki yerini de geliştirmiş olan; bulunduğu coğrafyadaki yapı geleneğini çok iyi analiz etmiş ve o geleneğe çok önemli katkılarda bulunmuş... yaptığı anıtsal eserleri ile 400 yılı aşkın bir zamandır hala ayakta kalabilmiş, yıllara meydan okuyan ve tarih sahnesinden silinmeyecek izler bırakan Usta’dan bunca yıl hiç mi ders almadık!..
Yaşanan felaketleri unutmak ve gereken dersleri çıkarmamak, toplumların daha büyük acılar ve felaketlerle karşılaşmalarının da kaçınılmaz sonucudur.  

1939 Büyük Erzincan Depremi ile ilgili önemli bir araştırmaya imza atan Abdullah Bozdemir, dönemin gazetelerinden yola çıkarak hazırlamış olduğu inceleme yazısıyla ve yazıya ek olarak hazırlamış olduğu video ile bu büyük felakete bir kez daha dikkat çekiyor. Bu çalışmayı sizlerle paylaşmak istiyorum.  
Alınacak çok dersler var... Çünkü bu ülkede hiçbir şey kolay kolay değişmiyor!  

Yazıya ulaşmak için linke tıklayınız
Video görüntüleri için bkz.


Esin Bozdemir

10 yorum:

  1. Çok ikna edici yazı ve resimler. Sorumluluk sahipleri umarım farkındadırlar! Bilimden uzaklaştıkça dertler büyüyor, çözümsüz kalıyor değil mi!

    YanıtlaSil
  2. ilgilenilmesi ve unutulmaması gereken çok ciddi konuyu okurken ister istemez yaşadığım 3 büyük depremi hatırladım sevgili Esin.. İnsanlık adına utanç ve acı veren CEHALET ne yazık ki sadece okul sıralarındaki a-b-c veya elif be ile giderilmiyor.. İbret alınmadığı için de facialar devam edip gidiyor..
    "Allah korusun" demenin hiç bir işe yaramadığını ve allahın verdiği aklı kullanabilenin kendisini koruyabileceğini öğrenmek için dilerim başka acılar yaşamaz ülkemiz..

    YanıtlaSil
  3. Tarih tekerrür eder. Gelişmiş toplumlar da tekerrürde oluşacak kayıp ve zararların önüne geçebilmek için tarihten bu anlamda faydalanmayı iyi bilirler. Biz bunu hala öğrenemedik; onca kayıplara rağmen..

    YanıtlaSil
  4. alizafersapci,
    evet ne yazık ki yaşanılanları hem çok çabuk unutuyoruz hem de giderek bilimsellikten, akılcılıktan daha da çok uzaklaşıyoruz...umarım!!

    YanıtlaSil
  5. hasretsenfonileri,
    Cehalet arttıkça ve getirdiği felakatlerde büyüdükçe acılar ve sorunlar koca bir dağ olacak ve o dağın altında ne yazık ki sadece cahiller değil akıllılarda kalacaklar...cahilin deli cesareti karşısında bütün aklı selimler akil kalmaktalar şimdi!..
    dilerim çok geç olmadan gerçek bir uyanış olurda ülkemiz daha da fazla acı çekmez!..

    YanıtlaSil
  6. ÇOBAN YILDIZI,
    Tarihinden ders alamayan ve nesilden nesile virüs gibi bulaşıcı sürülere birde küresel kapitalizmin oyuncağı olmuş bizim gibi "sömürü-lecek" ler listesine girenlerin gelişebilmesi ve önlemler alması neredeyse imkansız gibi görülüyor!..(populasyonu dengede tutabilmek için doğa felaketleriyle ölümlerin olmasını bile kar zannedebilir bu acımasız sistem!)

    YanıtlaSil
  7. Merhaba,

    Damla Doğal Hayat Özel sayısını çıkarmak hazırlığı içindeyiz.
    Doğal yerler, doğal güzellikler, hayvanlar alemi… vb. konularla ilgili fotoğraflar, şiir, anı, gezi yazıları …vb. çalışmalardan; ayrıca çevreyi koruma çalışmalarından oluşacak Damla Doğal Hayat Özel Sayısı için katkılarınızı bekliyoruz.

    İnternet dünyasında dağlarla, ormanlarla; ırmaklarla denizlerle; yaban hayvanlarıyla ilgili bir çok çalışma var. Milli parklarımız, çevre çalışmalarımız da başlı başına kaynak teşkil etmektedir. Ancak “alıntı kurallarına” göre bu çalışmalardan yazının boyutuna göre bir iki paragraf alıp bağlantı kurabiliyoruz. Yazının tamamı için müsaade alma işi ile uğraşmak kolay olmuyor.

    Özel sayımızda sizlerin doğal hayatla ilgili çalışmalarına ( şiir, anı, gezi yazısı, öykü; fotoğraflar…vb.) yer vermek istiyoruz.
    20 Ekimden sonra çıkarmayı düşündüğümüz özel sayımıza yazı ya da fotoğraf göndererek katkı sağlarsanız mutlu oluruz.
    Mutluluk dileklerimizle.
    Sabahattin Gencal
    (Emekli öğretmen)

    YanıtlaSil
  8. Sebahattin Gencal,

    Doğal Hayata dair özel sayınız için blog arşivime bakarak size en kısa sürede geri döneceğim...

    Damla'nın yeni sayıları ve projelerinizde size başarılar dilerim Hocam..

    İyi pazarlar,
    Saygılarımla...

    YanıtlaSil
  9. Bulunduğumuz coğrafyanın jeolojik yapısıyla, gelenekselleşmiş, daha doğrusu rant elde etme doğrultusunda yozlaştırılmış değerlerinin, tarihsel perspektif içinde, büyük mimarlarımızı da işin içine alarak hazırladığınız bu post çok önemli bir misyonu üstlenmiş sevgili Esin hanım. Öncelikle bunun için teşekkür ederim.

    Geçmişin sorumlu, işbilir, yurtsever lider ve politikacılarını arar olduğumuz tam da bu dönemde gerçekten alacağımız çok dersler var. Bu anımsattığınız değerlerimiz için size tekrar teşekkür ederim.

    İyi bir hafta sonu dileklerimle esen kalın.

    YanıtlaSil
  10. MEHMET
    Sorunlardan ve gerçeklerden kaçar bir toplum olduk ne yazık ki!..Hem duyarsızlık hem de umarsızlık alabildiğince hüküm sürmekte!..
    Siz vermek istediğimiz mesajı son derece doğru analiz ve değerlendirme de bulunmuşsunuz...Değerli yorumunuz için teşekkür eder,
    Esenlikler dilerim...

    YanıtlaSil