21 Nisan 2015 Salı

Prof Dr. Oktay Sinanoğlu'nu Saygıyla Anıyoruz..


Dünyada genç yaşta ‘Profesör’ ünvanını alan, 60 yıldır çözülemeyen bir matematik kuramını çözerek adını matematik tarihine yazdıran, DNA sarmalının açıklamasını en sağlam şekilde açıklayan ve “Ne sağ, ne sol; Önce bağımsızlık. Türkçe giderse, Türkiye gider. “ düşüncesi içinde, katıldığı tüm konferanslarda  iyi derecede İngilizce bilmesine rağmen sunumunu Türkçe yapıp Türklüğünden taviz vermeyen.  Bilim dünyasında ismi, tüm dünyada büyük bir saygı ve şöhretle anılan ve ‘Türk Einstein’ı olarak adlandırılan kuramsal kimyacı ve moleküler biyolog Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu 19 Nisan 2015’de aramızdan ayrıldı. 


Oktay Sinanoğlu kimdir?

Babasının (Nüzhet Haşim Sinanoğlu) Türkiye Başkonsolosluğunda görev yapmakta olduğu Bari'de (İtalya) 1935'de doğdu. 1939 yılında İtalya'da II. Dünya Savaşı'nın başlamasının ardından ailesiyle Türkiye'ye döndü




Oktay Sinanoğlu, 1928 yılında Atatürk tarafından kurulmuş olan ve sonradan TED Koleji olan Ankara Yenişehir Lisesi'ne 1953 yılında burslu öğrenci olarak girdi ve okulu birincilikle bitirdi. Okulun bursuyla Kimya Mühendisliği okumak üzere ABD'ye gitti.
1956'da ABD Kaliforniya Üniversitesi Berkeley Kimya Mühendisliği'ni birincilikle bitirdi. (Yanda annesinin günlüğünden Oktay Sinanoğlu'nun doğum tarihi bilgileri yer alıyor.) Görsel: buradan
Kendi sözleriyle Sinanoğlu'nun hayat hikayesi
"17 yaşındaydım. Sömestre’nin ortasına doğru 36 saatlik bir yolculukla gelmiştim Kaliforniya Üniversite’sine. Türkiye’de okulda ingilizce öğrenmiştim ama fen derslerini Türkçe okumuştuk. Üniversite’ye gittiğim ilk gün ilk derstte cebir imtihanı varmış. Girdik sınava,  99 yada 100 almışım. Herkez şaşırdı sen yeni geldin nasıl oldu bu böyle diye. Sonra dersler başladı baktım fizik, kimya, matematik bana çok kolay geliyor.  Bunların sınavlarına girsem dedim. Yıl sonu sınavlarını verdiler. Hepsinden 100 alınca ortalık karıştı. Birkaç sınav daha yaptılar ve beni 3. sınıfa aldılar. Dört yıllık bölümü iki senede bitirdim. Hemen MIT den master bursu geldi. Normal süresi iki senedir,  başladık 7 ayda master bitti.
Artık Doktora yapacağım, fizik ve kimya dallarında en çok Nobel kazanan hangi üniversite var diye araştırdım. Baktım Berkeley. Onlarda burs verince, teorik kimyada bir konu seçip doktora’ya başladım. Bir iki ay sonra Hoca beni kampüste gördü ve serzenişte bulundu. Sağda solda gezdiğini duyuyorum ne oldu çalışmalar diye sordu. Bende bitirdim dedim. İnanmadı. Çalışmalarımı kendisine götürüp verdim. Birkaç hafta sonra yeniden hocama uğradığımda bana sen doktor oldun dedi. 4-6 yıl süren doktora derecesini iki ayda almıştım. 24 yaşındayım, yaptığım işler Amerika’nın her yerinde duyulmuş, sürekli davetler alıyorum. Artık hocayım kendime üniversite seçmem gerekli, Yale ve Harvard 1600’lerde kurulmuş ABD nin en eski iki üniversitesi,  binaları bizim eski binalara benziyor diye Yale’i tercih ettim..
Bir gün zeka testi yaptılar. Testte iki bölüm vardı. Sözel ve yetenek. Yetenek yani matematikle ilgili olan bölümden Einstein düzeyinde, çok yüksek bir not almışım.
 26 yaşında Yale Üniversitesi’nde full prof oldum. 100 senelik bilim tarihinde en genç profesör olmuşuz. Time, Newsweek, günlerce yazdılar. Herkez davet ediyor oradan oraya koşuyorum fakat araştırmaya zaman yok. Baktım olmuyor, 1976 yılında kendimi inzivaya çektim. 1980 yılına kadar dört sene işin matematiğini geliştirdim. Kimya ilminde sistem azdır, teori azdır. Formüller vardır, ezberlenir. Ben yeni bir anahtar bulmaya çalışıyordum. Bütün formülleri ondan türetebilecek basit bir formül. Doğadaki kimya ile ilgili herşeyi açıklayabilen bir formül, sonunda onu buldum ve yayınladım.  1987 yılında bu çalışmamda dolayı Nobel’e aday oldum ama seçilmek sadece bilimsel çalışmayla olmuyor, Nobel yarı politik bir ödül. Dünyada yeni kurulmaya başlayan moleküler biyoloji dalının ilk profesörlerinden biri oldum. DNA sarmalının çözelti içinde o biçimde nasıl durduğuna ilişkin modellerim oldu.
1993'te Yale Üniversitesi'nden ayrılarak ülkeme dönmeye karar verdim. Türkçe eğitim yapan bir üniversite düşünüyordum, bu nedenle ODTÜ, İTÜ, Boğaziçi ve Bilkent’i istemedim, Yıldız Teknik Üniversite’sinde karar kıldım.  Sekiz saatlik çalışmayla büyük başarılara ulaşılamıyor. Gece saat 22 de üniversitedeki odamda çalışırken üniversitede ben ve bekçilerden başka kimse olmuyordu. 2002 yılında yaş haddinden emekli oldum." (*

****

Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu mütevazi bir şekilde anlatmış hayat hikâyesini biz detaylı anlatımımızı sürdürmeye devam edelim.

1957'de Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nü sekiz ayda bitirerek yüksek kimya mühendisi oldu. "Alfred Sloan" ödülünü aldı. 1959'da Kaliforniya Üniversitesi Berkeley'de kuramsal kimya doktorasını tamamladı. 1960'ta Yale Üniversitesi'nde "Asistant Professor" (Yardımcı doçent ) olarak çalışmaya başladı ve Öğretim Üyesi oldu. 

1960-1961 yıllarında atom ve moleküllerin çok-elektronlu kuramı ile "Doçent" oldu. 1963'te 50 yıldır çözülemeyen bir matematik kuramını bilim dünyasına kazandırarak 28 yaşında "tam profesör" unvanını aldı. 20. yüzyılda Yale Üniversitesi'nde bu sanı kazanan en genç öğretim üyesidir.



1962 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi mütevelli heyeti yalnız Oktay Sinanoğlu'na mahsus olmak üzere kendisine Danışman Profesör ünvanını verdi. Yale Üniversitesi'nde ikinci bir kürsüye daha profesör olarak atandı. 1973'de Almanya'nın en yüksek "Aleksander von Humboldt Bilim Ödülü"nü ilk kazanan kişi oldu. 1975'de Japonya'nın "Uluslararası Seçkin Bilimci Ödülü"nü kazandı; yine 1975 yılında özel kanunla Oktay Sinanoğlu'na ilk ve tek Türkiye Cumhuriyeti Profesörü ünvanı verildi. 1976'da Japonya'ya Türkiye Cumhuriyeti Özel Elçisi olarak gönderildi. Kendisi Türk-Japon kültür, bilim ve eğitim ilişkilerinin temellerini atmıştır. Amerikan Bilim ve Sanat Akademisinin ilk ve tek Türk üyesidir. Meksika hükümeti tarafından yüksek Bilim Ödülü "Elena Moshinsky" ile ödüllendirildi.

Dünyada yeni kurulmaya başlayan moleküler biyoloji dalının ilk profesörlerinden biri oldu. DNA sarmalının çözelti içinde o biçimde nasıl durduğuna açıklama getirdi. Dünyanın pek çok yerinde buluşları ve kuramları ile ilgili konferanslar verdi.


1980'li yıllarda çalışmalarını kimya biliminin basit bir şekilde öğretilmesine yönelik bir kuramsal çerçeve üzerinde yoğunlaştırdı. Ancak 1988'de yayımlanan çalışmaları akademik dünyada ilgi görmedi. 1993'te Yale Üniversitesi'ndeki profesörlük görevlerinden erken sayılabilecek bir yaşta emekliye ayrıldı. Aynı yıl Türkiye'ye dönerek Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü'nde profesörlüğe atandı. 2002 yılında bu görevden de emekliye ayrıldı.



Türkiye'de bulunduğu dönemde çalışmalarını daha çok Türk ulusal kimliği ve Türk diliyle ilgili milliyetçi görüşlerini yaymaya adadı. Eğitim dilinin resmi dil olması gerektiğini ve yabancı dilin takviyeli olarak öğretilmesinin gerektiğini savunmaktadır. Matematiksel yapısından dolayı Türkçe'nin en iyi bilim dili olduğunu söylemektedir.

Yaşamı boyunca Kuantum Mekaniği'ne birçok katkıda bulunmuş bir bilim adamıdır. P.A.M. Dirac'in de üzerinde uğraştığı ancak çözümleyemediği bir problemi, "Kuantum mekaniği"nde, Hilbert uzayının topolojisi ve içerdiği yüksek simetrileri çözdü. Böylece Kimya bilimini bu topolojik inceleme ile sağlam bir temele oturttu.


Oktay Sinanoğlu, ünlü sanatçı Esin Afşar'ın ağabeyidir.

Sayısız kitaba imza atan Oktay Sinanoğlu'nun tüm akademik çalışmaları içinde en önemli 5 kuramı şöyledir:



* Many Electron Theory of Atoms and Molecules (1961)- Atom ve moleküllerin çok elektronlu kuramı
* Solvophobic Theory (1964) – Çözgeniter kuramı
* Network Theory (1974) – Kimyasal tepkime mekanizmaları kuramı
* Microthermodynamics (1981) – Mikrotermodinamik
* Valency Interaction Formula Theory (1983) – Değerlik kabuğu etkileşim kuramı.

Ardında nice izler bırakarak aramızdan ayrılan, Sayın hocamız değerli bilim adamı, ülkemizin gururu Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu’nu saygıyla, sevgiyle, minnetle anıyoruz. Ruhu şad olsun.


Esin Bozdemir


*****



Yardımcı Kaynaklar ve Görseller: Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu web + face
(*) buradanburadan, buradan ve çeşitli dökümanterler

12 yorum:

  1. Hep özlediğimiz, olmasını istediğimiz niteliklerde bir bilim adamı, farklı nitelikleriyle "üstün insan". Keşke daha fazla sayıda gencimiz onu tanısaydı, fikirlerinden yararlanabilseydi. Yaptığı güzel ve yararlı şeyler bile tam anlatılamadı, anlaşılamadı.
    Saygıyla anıyoruz. Çok özleyeceğiz...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Makbule Abalı,
      Prof Dr. Oktay Sinanoğlu, tüm dünyanın saygıdeğer bilim adamı oldu. Ama ne yazık ki hayattayken kendi ülkesinde yeterince değeri bilinmedi. Pek çok bilim adamımız ve özel insanlarımız gibi, kıymetini anlayamadığımız büyük bir değerimizi daha kaybettik, milletçe başımız sağ olsun.Eserleriyle daima aramızda olacaktır. Saygıyla, minnetle, özlemle...anıyoruz.

      Sil
  2. Son yıllarını Türkçe 'ye adayan çok değerli bilim insanını kaybetmenin üzüntüsünü yaşadım dünden beri .Yaşarken bilinmeyen ,anlaşılmayan olması ayrı bir acı..."Türkçe giderse Türkiye gider " sözlerini hep aklımdadır.Teşekkürler Esin 'ciğim ,sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Arzu Sarıyer,
      Böyle özel insanlarımızın varlığı bu büyük toprakların zenginliği iken, gerçekten özellikle yaşarken kendi öz vatanlarında değer bilinememesi hele ki bazı bilim insanlarımızın 'Türkan Saylan' gibi üstelik onur kırıcı hareketlere mazur kalışları ne acı!.. Onlar insanlığın gelişimine, vatan sevdalarına gecelerini gündüzlerini katarak çalışsınlar diğer yandan böylesi esef verici durumlar yaşansın!.. söz bitiyor!..genellikle pek çok değerli insanımız nedense öldükten sonra medyada genişçe yer buluyor ve kimi sürü politikasına takılmış insanlarımızca da ancak o dakikada bilgi sahibi oluyor!.. şairin dediği gibi nereden baksak 'tutarsızlık', nereden baksak... !!!

      Ülkemiz dilini, kültürünü, varlıklarını her şeyini teslim etti ne yazık ki!.. Bilim insanımız Sinanoğlu, engin birikimiyle canlı somut yaşanmışlıklarıyla , deneyimlemeleriyle öylesine geniş bir öngörü sahibiydi ki! defalarca üzerine basa basa Türkçemizi, ana dilimizi kullanmamız gerektiğini savundu durdu!.. 'dilimiz giderse, kültürümüz gider, sömürge oluruz! ülkemiz elden gider' dedi!.. duyan olmadı!!.Kimi kesimlerde O'nu doğru anlayamadı!..O, 'yabancı dil öğrenmeyin!' demiyordu, '3-4 dil daha fazlasını öğrenebilirsiniz!'.... O, özellikle yabancı dilde eğitime karşı idi!. Üniversiteler' e 'Evrenkentler' derdi ... Ayrıca, Prof Dr. Sinanoğlu hoca hemen hemen her konuşmasında Atatürk'ten övgüyle bahseder ve O'nun Türk dili ile ilgili söylediği sözleri konuşmacılara hatırlatırdı.
      "Türk milletinin dili Türkçe'dir. Türk dili dünyada en güzel, en zengin ve en kolay olabilecek bir dildir.Onun için her Türk, dilini çok sever ve onu yüceltmek için çalışır... Türk dili Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti geçirdiği sayısız felaketler içinde ahlakının, geleneklerinin, hatıralarının, çıkarlarının, kısaca bugün kendi milliyetini yapan her şeyin dili sayesinde korunduğunu görüyor. Türk dili Türk milletinin, kalbidir, zihnidir. 1929 "

      "Milli bilincin ayakta kalabilmesi ve uyanık bulunması için dil ve tarih uğrunda çalışmaya mecburuz.
      Türk milletinin milli dili ve milli benliği bütün hayatında egemen ve esas kalacaktır. 1933
      "Ülkesini,yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti ,dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır." Mustafa Kemal Atatürk

      Temennimiz yeni nesillerin Prof.Dr. Oktay Sinanoğlu'nun kitaplarını okumaları, O'nu iyi anlamaları ve bu tezleri hayata geçirmeleri olacaktır.. Çünkü 'dil' konusu küçümsenecek bir hadise değildir, burada söz konusu olan 'vatan' dır.
      Hocamızın ülkemize emekleri çok büyüktür. Allah'tan rahmet diliyorum. Nur içinde yatsın. Her zaman saygıyla, minnetle, özlemle anacağız...
      Değerli yorumunuza çok teşekkür ederim Arzu Öğretmenim..
      Sevgiler, esenlikler dilerim..

      Sil
  3. Ülkemiz gelmiş geçmiş en büyük bilim adamını kaybetti. Öyle üzgünüm ki...
    Kimya Mühendisliği ve Moleküler Biyoloji alanında erişilmez başarılara, ödüllere ve ilklere imza atmakla kalmayıp Türkçemizin kaybolup gitmesi ile ilgili haklı endişelere kapılarak ne kadar büyük mücadeleler verdi, kitaplar yazdı. Kitaplarında Türkiye'nin Amerika'ya, dilimizin ise İngilizceye kapılmakta olduğuna dikkat çekti durdu. Hem de bunu yurtdışında yaşarken yaptı. Hakkında yapılan olumsuz eleştirilerin zerresini bile hak etmiyordu. O gerçek bir vatanseverdi.
    Adı ve kitapları sonsuza kadar yaşayacak. Emekleri için hakkını helal etmiştir inşallah. Nurlar içinde yatsın.
    Oktay Bey'i saygıyla, sevgiyle, minnetle anıyorum...

    Duyarlılık dolu bu güzel postun için sonsuz sevgiler, teşekkürler Esinciğim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Zeugma,
      Aynı üzüntüler içindeyim sevgili Zeugma'cığım inan!. Şimdi yine bir kez daha Sinanoğlu'nun hayatını anlatan videoyu izledim. Hem haklı gururu, hem de kederi yaşadım. O'nlar gerçek vatanseverlerimiz bizim. Pekâla bu bilgim birikimleriyle, donanımlarıyla en kolay yolu ve rahat hayatı seçebilirlerdi!.. Oysa Sinanoğlu gibi ender insanlarımız zor olanı gönüllü seçtiler. Kendi ülkelerine hizmet etmek için, doğru bildiklerini söylemekten, ilkelerinden hiçbir zaman vazgeçmediler. İnsanımızı aydınlatmak, bilinçlendirmek için gece gündüz demeden çalıştılar. Yine de çekirdek bir azınlık var ki, 'okuyan, araştıran, bilinçli ve gerçek vatansever' işte o cesur yürekli, birikimli azınlık, bu güzel insanlarımızın açtığı yolda ilerleyecek ve ülkeyi bu çıkmazdan kurtaracaktır. Sinan Hocamız geride bıraktığı güzel eserleriyle sonsuza dek hep bizimle olacaktır.
      Saygıyla, sevgiyle, minnetle anıyoruz..

      Değerli düşüncelerin için, ben teşekkür ederim Zeugmacığım..
      Sevgiler ve esenlikler dilerim..

      Sil
  4. Allah rahmet eylesin. Ülkemiz ne yazık ki değerlerine önem vermeyen ölümlerinden sonra da onları çok çabuk unutan bir toplum. Umarım yaşayan nesillerimizde genetik bir değişiklik olurda, bize kimliğimizi kazandıran insanları unutmaz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Mehmet Bilgehan Merki,
      Bu başı bozuk düzenden , yozlaşmadan, çürümüşlükten ve giderek uzaklaşılan 'insanlık'tan hiç birimiz hoşnut değiliz artık. Vahşi kapitalizm insanımızı, tüketim çarkına öylesine hapsetti ki!.. materyalist insan tipleri içinde, sürekli' ben' diyen, duygudan uzaklaşmış.. her şeyin değersizleştiği bir kaos ve 'hiç'lik ikliminde!.. yaşam sürdüren kimi insanlar için, ülke gitmiş elden, dil gitmiş, umurunda değil!.. alabildiğine yabancı hayranlığı!.. !! Onlar için, böyle düşünenler için; 'var'lığın anlamı kalmadı ki, ölülerin bir anlamı olsun!. Tüketim her şeyi öğütüyor..silip geçiyor..bir avuç insan sadece bir avuç anlayan, bilen!.. işte o bir avuç insanın genetiği akıl üstünlüğü ile bizi kendimize 'insan' olmaya yeniden döndürebilir!..budur bizim temennimiz!..bunun için yılmadan çalışacağız..tekrar tekrar bu değerlerimizi anlatacağız, Onlara sahip çıkacağız..
      Oktay Hocamızın Ruhu şad olsun..Eserleri, düşünceleri yolumuza ışık tutacaktır..
      Esenlikler dilerim..

      Sil
  5. Özenilesi, takdir edilesi, müthiş bir insan. Allah rahmet eylesin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @sezer eser perker..
      Daima sevgiyle, saygıyla, özlemle anacağız. Ruhu şad olsun.

      Sil
  6. merhabalar,,,,boyle bir degeri paylasmaniz ne guzel..
    tesekkur ediyorum size,,kendim adina
    sevgiler selamlar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Cihanın Bahcesi,
      Sinanoğlu gerçek değerlerimizden bizim. Ve gerçek kahramanımız,
      gerçek bir vatanseverimiz!. Hiç bir zaman unutmayacağız.
      eserleriyle, bilim dünyasına katmış olduğu zenginlerle daima;
      Saygıyla, sevgiyle, rahmetle anacağız..
      Değerli düşünceleriniz adına teşekkürler ve esenlikler dilerim.

      Sil