31 Temmuz 2015 Cuma

'Cennet'e giden yolda yürüdüm!


Anadolu'muz, köklü tarihi ve kültürüyle her keşif yaptığımız durakta, bizi kendisine hayran bırakmaya devam ediyor. Alanya – Anamur – Silifke üçgeni arasında kalan ve muhteşem Torosları da içine alan Doğu Akdeniz Gezimizde anımsarsanız; Antalya’nın Aksu Çayı ile İçel’in Limonlu Çayı arasında (sekiz bin yıl önceden bu yana) kutsal izler taşıyan pek çok kanyonun yer aldığı Taşeli Bölgesinde, kabartmalarıyla ünlü Adamkayalar ve bir çöküntünün etrafına kurulu olan antik kent Kanlıdivane,  Kızkalesi ve  Korykos’a kadar uzanmış ve gidip gördüğümüz bu yerleri sizlerle paylaşmıştık. Ama anlatacaklarımız henüz bitmedi daha :)
Şimdi sırada Cennet ve Cehennem Obrukları var. Acaba Cennet ve Cehennem söyleminin oluşumuna sebep bu tür obruklar olabilir mi? diye de düşünmeden edemiyorum hani J  Böyle bir sorunun tam karşılığını bilen olmasa da, ruhani inançlar içinde oldukça fazla yer ediniyor ‘Cennet ve Cehennem’ kavramları. Öteki dünya, öbür yaşam!!! günah/sevap; ödül ve cezalandırma argümanlarıyla; 'ya Cennete gideceksin, ya da Cehenneme !!J) ' Oysa benim gördüğüm; cennet de burası, cehennem de burası J


Cennet  ve Cehennem Mağaraları  da denilen bu Obruklar Mersin Silifke yolu üzerindeki Narlıkuyu’nun iki kilometre kuzeybatısında yer alıyor. 


Obruklara giden yol üstünde ‘Üç Güzeller Mozaği’ de vardı. Görmeyi çok istediğimiz halde ne yazık ki mozaiklerin sergilendiği Müze (hamam) kapalı olduğu için göremedik.  Antik çağda gizemli bir su kaynağının bulunduğu bu yere şifa vermesi dileği ile bir hamam yapılmış. Tabanında Üç Güzeller mozaiği bulunan bu hamam şimdi artık bir müze.
Narlıkuyu koyunda hemen deniz kıyısında bulunan hamam IV. Yüzyıl Roma dönemine aittir. Buradaki hamamın İmparatorluk yönetiminde etkin bir kişi olan Poimenios tarafından yaptırıldığı bilinmektedir. Cennet obruğu içindeki yeraltı deresinin denize ulaştığı yerdeki tatlı su kaynağından yararlanılarak burada yaptırılan hamamın yıkanma bölümünün tabanında yarı tanrıça üç kız kardeş tasvir edilmektedir.


Kahverengi tabelalar Cennet ve Cehennem Mağaralarına bizi kolaylıkla ulaştırıyor. Bir yeraltı deresinin yol açtığı ve kimyasal erozyonla tavanın çökmesi sonucu meydana gelmiş olan büyük bir çukura önce tepeden bakıyoruz. 
Görkemliliği kadar oldukça ürkütücü de görülen Cennet Obruğu’na bakir bırakılmış, ağaçlık patika bir yoldan ve antik merdivenlerden dikkatlice iniyoruz. Zemin yağışlar dolayısı ile oldukça kaygan.
******

Cennet Obruğu 70 metre derinliğinde. Bu obruk; kalker biçimdeki yeraltı ırmağının mağara tavanını aşındırması sonucu, meydana gelen çöküntüyle oluşmuş. Çökük tabanının güney ucunda 200 m uzunluğunda ve en derin noktası 135 m olan büyük bir mağara girişi ve bu mağaranın ağzında ise küçük bir kilise (bazilika) bulunuyor.
Cennet Obruğu - Meryem Ana Bazilikası

Antik çağdaki adı Korykos olan Obruğun batı ucunda bir zamanlar küçük bir Zeus Tapınağı’nın yer alıyor olması, mağaranın o dönemlerde de dinsel bir işlevi olduğunu getiriyor akla. Tapınak Bizans Döneminde eklenen bir apsisle Bazilika haline getirilmiş. 452 basamaklı bir merdiven yapılarak Meryem Ana’ya adanmış.  


Kilisenin giriş kapısı üzerindeki 4 satırlık kitabede;  bu kilisenin V. Yy' da Paulus adında dindar bir kişi tarafından Meryem Ana'ya ithafen yaptırılmış olduğu yazılmakta imiş. Biz de tamı-tamamına 452 basamağa adımımızı atıp indik bu çukuraJ


Buraya kadar inmişken, mağaranın ağzından içeriye doğru şöyle bakınmadan olmaz tabi ki. Kapkaranlık kuyu gibi tünelin sonuna kadar gidemesek de bu minik keşif merakımızı gidermeye yetiyor.



Mağaranın bitim noktasında ise mitolojik bir yeraltı deresinin sesi duyuluyor. Öylesine gizemli ki bu ortam. Havada nem, antik çağların izleri ve yağışlı bir sonbahar kokusu var.  



Mağaranın ağzındaki bankta soluklanıp, ardından yine antik basamaklarla yukarı tırmanıyoruz ve… gökyüzüne bakıp;  ohhh dünya varmış ‘diyoruz… sırada Cennet Obruğu’nun kuzeyinde bulunan Cehennem Obruğu var. Dışarıda da bizi bekleyen bir güzel var:)



Cehennem Obruğu’na iniş yok. Cehennem Obruğu 128 metre derinliğinde dik duvarlı bir çökük. Bu nedenle içine inilemiyor. Obruğu, dış bükey ucuna yapılmış olan etrafı demir parmaklıklarla çevrili seyir terasından görebiliyoruz ancak. 
Seyir terasına adım atmadan önce hemen girişteki panoda yer alan Cehennem Obruğu'na ait bilgileri okuyoruz.
Mitolojiye göre, yüz başlı alev püskürten dev bir ejderha olan Typhon zaman zaman tanrılar tanrısı Zeus ile savaşmaktadır. Bu çarpışmalardan birinde Zeus'u yenilgiye uğratmış ve tanrı'yı Korykos' ta daha sonra Cehennem ismi verilmiş olan bu mağaraya kapatmıştır. Tanrılar dünyasının bir diğer önemli ismi olan Hermes, Pan ile birlikte Zeus'u bu mağaradan kurtarmış. Ve bu kez Zeus ejderha Typhon'un peşine düşmüştür.
Typhon'u gördüğünde, Etna dağını dev ejderhanın üzerine fırlatarak, onu yerin derinliklerine Cehennem Mağarası’na hapsetmiştir. Antik Dönemin en korkulu volkanı olan ve günümüzde de aktif bir yanardağı olan  Sicilya Adası'ndaki Etna dağı'nın hikâyesi de bu mitoloji ile bağlantılıdır. Belki bu hikâyeye dayanarak, belki de ürkütücü derinliğinden ötürü bu obruğa Cehennem adı verilmiştir.




*****

Tepeden baktığımız Cehennem Obruğunun ürkütücü görüntüsü ve derinliği sanki söylenceyi doğrular gibi ne dersiniz J
Artık ben, bu diyarlara kadar gelip, Ejderhaların ayak bastığı topraklara ayağımı da sürdükten sonra bundan gayri; ‘Cenneti de gördüm,  Cehennemi de !’ diyebilirim sanırım, öyle değil mi ;) 

Esin Bozdemir

2 yorum:

  1. Anadolu'nun her yeri büyülü bir mekan. Ülkemi seviyorum. Bereketli ve düşsel bir de ona sahip çıkabilsek.

    YanıtlaSil
  2. Çok detaylı, derinlemesine bir anlatım olmuş. Bu yörelerin insanı olarak yıllar önce gezdiğim yerleri sayenizde bir kez daha dolaştım. Ancak çok sıcaklarda değil de ilkbahar veya yazın bu yöreleri gezmek daha rahat oluyor.Dağlık kesimde şelaleler de çok güzeldir.

    YanıtlaSil