23 Şubat 2019 Cumartesi

Hangisini tercih edersin? Mim

Blog yazarlığım boyunca sadece iki kez katıldığım ve şimdi üçüncüsü olacak yeni bir ‘mim’ ile karşınızdayım sevgili dostlarım. Bu tür ‘mim’lere genellikle pek katılamıyorum. Ancak uzun zamandır bloguma uğrayamamıştım, benim için biraz da, yazı yazmak adına bu mim vesile oldu diyebilirim. Aslında yazılmayı bekleyen bir gezi yazısı vardı ama ‘uçun kuşlar’ blogundan tarafıma gelen mim’i görünce, 'neden olmasın' dedim ve içimden geldiğince soruları yanıtlamaya çalıştım.  
Mimin konusu: Hangisini tercih edersin? 
*Hangisini tercih edersin? Uçabilme yeteneğinin olmasını mı,  yoksa su altında da nefes alabilmeyi mi?
Su hayatın kaynağı, vazgeçilmezi, elbet onsuz olmaz. Duruluğu, berraklığı, ferahlığı ile içimizi de, dışımızı da temizleyen, arındıran şey!.  Ancak suyun altında nefes alabilsem dahi, kendimi yine de bir akvaryumda, cam fanusun içinde gibi hissedeceğim. Bu yüzden ben tercihimi uçmaktan yana kullanırım. Uçmanın hafifliği, verdiği özgürlük duygusu beni çok daha etkiler. İsterim ki vakti geldiğinde de; ‘benim durağım uçmağ olsun!’ 
* Hangisini tercih edersin? Sonsuza dek etrafının kitaplarla çevrili olmasını mı, yoksa evcil hayvanlarla mı? Neden?  
Hiç tereddütsüz yanıtım kitaplar olur. Kitaplar, koskoca bir dünya benim için. Ona yüklediğim pek çok duygu var. En mutlu olduğum anlar, kitaplarla bir arada olduğum dakikalar! Sayısız ses, nefes, düşünce, duygu, yollar, tüneller, yolculuklar… ve daha neler neler!.. hepsi kitaplarla buluştuğumda hissettiklerim. 
* Hangisini tercih edersin? Büyük ellere sahip olmayı mı, yoksa büyük ayaklar mı? Neden?

Her şeyin normalini seviyorum ben. Daha da büyük ellerim yada daha da büyük ayaklarım olsun istemezdim!  Meselâ, hiç kimseyi - tek bir canlıyı dahi- büyük ayaklarımla ezmek istemezdim!. Yada kocaman ellerimle; daha çok şeyi yapayım, daha çok! daha çok olsun! bunu da istemezdim!. Ama şimdi yazarken bir yandan da düşündüm ki! Hayatımı kolaylaştıracaksa evet, büyük ayaklarım olsun.  Daha çok üretip, daha çok paylaşmama/vermeme neden olacaksa da büyük ellerim olsun derim. Ama inanırım ki, kolay sahip olunan hiçbir şeyin değeri de olmaz. Ya da ‘daha çok olsun’ dediğimiz şeylerin de elde ettikçe ve sürekli tükettikçe pek bir anlamı olmaz. Bu koca evrenin,  hep dengeler üzerine kurulu olduğunu, aşırı ve abartı olan her şeyin ise fayda değil, zarar verdiğini düşünürüm. Bu yüzden bu soruya yanıtım hiçbiri olacaktır.

* Hangisini tercih edersin? Geriye kalan hayatının tamamında çay içmeyi mi yoksa kahve içmeyi mi? 
Çayı da, kahveyi de severim. Ama en çok çayı. Çayı içince dinlendiğimi hissederim. Çay beni inanılmaz yolculuklara çıkarır. Çünkü hayâl kurdurur, düşündürür.  Kederimi de sevincimi de paylaşır. Çayın anılar kervanımda ortak olduğu iz düşümleri çoktur. Kahve dostlarla şahanedir  ama çay öyle değil!. Çay, yetinmeyi bilir!. Yalnızken arkadaş, paylaşırken kadirşinas!. Çünkü aşamalardan geçer o, beklemesini bilir!. Kaynar altındaki suyu, o üstte ağır ağır süzülerek karışır suya, kana karışır gibi!. Demini alır yavaş yavaş!. Ve gösterdiğiniz özenle o da size;  rengiyle, kokusuyla, damakta bıraktığı nefasetiyle karşılığını verir.  Bundan daha alâ içecek yoktur. Değerlidir, değerli bir ikramdır. Beş vakit içsem yine de bıkmam çaydan. Velhasıl çayı severim.

* Hangisini tercih edersin? Pilav üstü kuru mu yoksa köfte patates mi? Neden?

Her iki yemeği de severek yerim. Genel olarak yemek ayırt etmem. Ortama, koşullara uyum sağlayabilirim. Özellikle kuru fasulyeyi çok severim. Pirinci artık tüketmiyorum, tek fasulye de olsa kabulümdür.

* Hangisini tercih edersin? Sınırsız döner mi yoksa sınırsız kokoreç mi? Neden sınırsız...? 
Döner ve kokoreç olmazsa olmazım hiç değil!. Sevmesine severim ama yine de her ikisi de çok nadir tükettiklerimdendir. Hele ki ‘sınırsızlık’ ne mümkün!. Ben azla yetinmeyi bilenlerdenim. ‘Sınırsızlık’ düşüncesi bana göre değil!.  Bu soruya da yanıtım; hiçbiri olacaktır.

* Hangisini tercih edersin? Ölüm saatini bilmeyi mi yoksa nasıl öleceğini bilmeyi mi? (Ölüm tarihini ve ölüm şeklini değiştiremiyorsun.) Neden?

Derin mevzu ‘ölüm’ konusu.  Ancak hayatın bir gerçeği. Ondan kaçış yok. Er ya da geç, bir gün hepimiz öleceğiz! Ölüm hiç kimseye iltimas geçmiyor!. Ölüm gerçeğini kabul edince ölümden de korkmak için neden yok aslında.

Yaşarken ise, hayatın içinde yok yok!. Güzel şeyler olduğu kadar üzen, yoran, kederlendiren şeyler de çok. Hayatta sağlam ve sağlıklı kalabilmek, hayata tutunabilmek meşakkatli bir iş olsa da;  yine de  ‘yaşamak’ yanımız hep ağır basar. Ben şahsen; ‘nasıl ki doğduğum anı hatırlamıyorsam, öleceğim anı da bilmek istemem.  Hayatta her şeyin belirsiz olduğu malûm! Sağlığın, varlığın, güzelliğin, şanın, şöhretin… Her şeyin değişebileceğini biliyorum!.  Bu yüzden gönül rahatlığı içinde, aldığım her nefes ve her an, çok ama çok değerli.  Başka bir şey de bilmek istemem.

* Hangisini tercih edersin? 500 yıl gelecekte yaşamayı mı yoksa 500 yıl geçmişte yaşamayı mı? Neden ? 
Dün yaşandı bitti. Gelecek ise belirsiz ve biraz da korkutuyor beni. Gelişen teknolojiyle birlikte, makineleşti her şey. Ve maddiyat çok daha fazla ön plana geçti! Maneviyat kalmadı gibi bir şey! Yoksa tüketim çarkının içine böylesine kapılmazdı hiç kimse.  İnsan giderek uzaklaşıyor birbirinden, çünkü insanın insana gereksinimimi her geçen gün daha da azalıyor. Neredeyse herkes her şeye sahip ve bir o kadar da yalnız şimdi. Bir sarmalın içindeyiz hepimiz. Ve ok yaydan çıkmış gibi! Duygusal insanlar için bu hayat daha da zor ve oldukça yavan!. Uzaya çıksak, ayda yaşasak ne olur!. Bu doyumsuz ve açgözlü insanoğlu orayı da kirletir, tüketir!. Ruhunu ve duygularını kaybettikten sonra robotlaşan insanlarla bir arada olmak pek de cazip olmayacaktır gözümde!.  Böyle düşününce 500 yıl sonrasını doğrusu hiç merak etmiyorum . Benim ait olmak istediğim dünyanın içinde; duygu yüklü, sevgi dolu, maneviyata değer veren, barışçıl ve aydın insanlar var. O güzel insanlar da zaten o güzel atlara binip gittiler. Ama Cumhuriyetin ilk yıllarında yaşamak isterdim. Büyük Önder Atatürk'ün beraberindeki aydın kadrolarla birlikte yeni bir üke inşasına şahit olmayı, o büyük heyecanı yaşamayı gerçekten çok isterdim. Tabii ki bunlar da 500 yıl geride değil!. Ancak şimdi Einstein gelse ve ülkenin son 50 yılını şöyle bir gözden geçirse, yaşadığımız çağın biz neresindeyiz!? atladık mı! ilerisinde miyiz? gerisinde miyiz? eminim, izafiyet teorisine göre buna çok iyi açıklık getirirdi!. 
Dönecek olursak 'Esin'in ne düşündüğüne; 'içinde bulunduğum yüzyılı ve yaşadığım bu günü mümkün olabildiğince verimli kılmaya gayret ediyorum. Nefes aldığım her ana şükrediyorum. Bu yüzden ne geçmişte ne de gelecekte yaşamak istiyorum. En değerli ânım sevdiklerimle birlikte yaşadığım bu andır.' diyerek bu soruyu da böyle yanıtlamış oluyorum.

* Hangisini tercih edersin? Her yıl yenilenen tek seferlik uluslararası bir uçuş bileti mi yoksa yurt içinde geçerli sınırsız uçak biletini mi? Neden? 
Bizim yakın dediğimiz  ve nasıl olsa giderim diyerek hep ertelediğimiz yerler, dünyanın bir ucundaki insan için merak konusudur. O, uzak yollardan gelir. Biz ise genellikle ‘sonra’ya bırakırız yurt içini gezip görmeği ve tercihimizi yurt dışından yana kullanmak isteriz. Ama ben tercihimi bugüne kadar hep yurt içinden yana kullandım. İlk önce kendi yurdumun güzelliklerini bileyim istedim. Bu yüzden Anadolu’nun %70 ini gezip gördüm. 
Demem o ki, sınırsız yurt içi değil de, her yıl yenilenen tek seferlik uluslararası bir uçuş bileti sanki daha cazip geldi bana. Sınırsız olsa ve her şeye çok çabuk sahip olsam biliyorum ki pek de heyecanlı olmayacak benim için. Gideceğim ülkeyi; özleyeyim, bekleyeyim, hayaller kurayım… ve o gün geldiğinde çıktığım bu yolculuk da benim için çok kıymetli olsun. 

* Hangisini tercih edersin? Daha çok dinlemeyi mi, daha çok konuşmayı mı? Neden? 
Dinlemeyi de konuşmayı da seviyorum. Tabii ki her şeyin yeri ve zamanı var. Yersiz ve boş konuşmalardan hoşlanmıyorum.  Bazen her ikisi de yoruyor beni.  İçimden; "dinlemeğe değer mi?! konuşmaya değer mi?!." diyorum. Bunu zaman belirliyor. Bu yüzden ilişkilerimde seçici olmaya gayret ediyorum. Bir de, o kadar çok konuşan var ki! Bu yüzden ben susmayı tercih ediyorum. Söylemek isteyip de söyleyemediklerimi yazıyorum. Yazı bunun için var. Şimdilerde ise resim yapıyorum. Resimlerimle konuşuyoruz öyle karşılıklı! Renklerin dünyasında; kâh ben konuşuyorum, kâh resmettiğim ağaçlar çiçekler, dağlar, taşlar. Resim yaparken ruhum dinleniyor. Ne ben birileriyle yarışıyorum, ne de bir yarış içindeyim. Yaratmaya çalıştığım dünya, fırçamın ucunda!. Artık daha dikkatli gözlemliyorum çevremde olup bitenleri.  Sıradan dediğim her günün sıradan olmadığının ayırdına vararak; her gün önünden geçtiğim ağacın dallarına bakarken, güneşin vurduğu parıltılarda yaprakların nasıl renk değiştirdiğine, küçük bir su birikintisinde suya akseden görüntülerde daha önce hiç fark etmediğim ne çok detay olduğunu görüyor. Böyle düşünmeme, bakmama ve ruhuma ışık saçmasına neden olduğu için sanat iyi ki var diyorum.

Benim ‘hangisini tercih edersin’e verdiğim yanıtlarım böyledir sevgili dostlarım.  Mimin hazırlanmasında emeği geçen blog arkadaşlarıma ve beni de mim'leyen 'uçun kuşlar' blogeri Sevgili Makbule Abalı'ya çok teşekkür ederim. 
Şimdi ben de bu mim’i 10 blog arkadaşıma yönlendireceğim.  Mecburiyet yok tabii ki!. Ancak listenin dışında da isteyenler bu mime katılabilirler. Biraz uçuk/kaçık bir mim bu, zaten maksat hareket olsun, yazmak için bir vesile olsun. Ben özellikle uzun süredir bloglarda göremediğim dostlarıma bu mimi gönderiyorum. Aslında sayıca oldukça fazlalar ilk etapta aklıma gelenleri yazdım bu listeye.   
Yaşadıkça Esti Nesim-i  Newbahar  - Hüznün Tadı  - İnsan Olmak  - Define Adası  - Hayat İzlerim - Didem’in Blogu  - Yüreğine Gülümse  - Düşünce Bahçesi Yaşamın Kıyısında   
Şimdiden katılımcı bloglara çok teşekkür ederim. Katılanlar da yine aynı şekilde 10 kişilik liste ile yada arzu ettiğiniz şekilde herkese açık bir davet ile bu mim’i devam ettireceklerdir.
Haydi sevgili blog arkadaşlarım!. Gelin artık, katılın aramıza!.  Özledik yazılarınızı!. 
Herkese iyi hafta sonları dilerim...✿

Esin Bozdemir
------------------------------------------
----------------------------------------------------------------


NOT: Değerli Ziyaretçi Furkan YETEK Bey, yanlışlıkla silinen yorumunuzu buraya aldım. Yorumunuza çok teşekkür ederim. 

25 yorum:

  1. Merhabalar.
    MİM sorularına verdiğiniz cevapları okudum. Aynı mim sorularını ben de cevapladım. Sorular bize iki tercih hakkından başka bir seçenek bırakmayınca, ister istemez birinden birini tercih etmek zorunda kaldım. Mimlediğiniz Esti Nesim-i Newbahar, 2007 yılından beri benim Blogcu.com'dan arkadaşımdır. Dört yıldır blog sayfasına uğramadığı gibi yorumlarıma cevap da vermiyor.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Recep Altun,
      Bu mim'lerin amacı hem yeni blogları eskilerle buluşturmak, hem de durağanlaşan bloggerları biraz da harekete geçirmek için. Ve en önemlisi yazmak için bir neden bana göre. Aslında yazmak istediğim çok şey var...ama güncelimdeki yoğunluklardan da açıkcası sıra gelmiyor diyebilirim. Bu defa tarafıma gelen mim'e hayır diyemedim ben de!.Makbule Öğretmenin yönelttiği mim'i severek kabul ettim. Çünkü yazmayı da seviyorum. Evet ilginç sorulardı. Ben de içimden geldiği gibi yazdım...Sizin yazınız da kısa ama netti, sizin de elinize, emeğiminize sağlık. Üstelik yeni bir kayıp yaşadınız, bu yüzden mim'e katılmanız dahi kayda değer. Yazının iyileştirici etkileri olduğunu biliyorum. Bloglar hepimizin ilk göz ağrısı gibi!. Bu mecraları sürdürmeye devam edelim.
      Newbahar, eminim bloglara yeniden geri dönecektir... Ziyaretinize ve yorumunuza çok teşekkür ederim Recep Bey...Ben de size esenlikler diliyorum.

      Sil
  2. Cevaplarının hepsinde ben de evet aynen öyle diye düşündüm. Açıklamaları da harika :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Handan,
      Ortak duyumsamalarda buluşmak da ne güzel :)
      Ben de zaten bu mimi, iç seslerime kulak vererek yazdım. Teşekkür ederim Handan ❁

      Sil
  3. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Furkan YETEK;

      Nasıl oldu anlayamadım, yalnışlıkla yorumunuz silindi! Değerli ziyaretinize ve yorumunuza çok teşekkür ederim...

      Sil
    2. Not: Furkan Yetek Bey, yorumunuzu (üstte) yazımın altına ekledim. Teşekkür ederim.

      Sil
    3. Aynı düşüncelerle mimi cevaplamaya başlamışız. Blog hayatım boyunca benim de doldurduğum 3. mim. Mim Deeptone arkadaşımız tarafından yönlendirilince aklıma gelen ilk isimlerden biri oldunuz.
      Mimde ilginç sorular olmakla birlikte adeta şaka gibi sorular da vardı. Sanal ortamda bile olsa benimsediğimiz, kişiliğine aşina olduğumuz arkadaşlarımızda cevaplarda az çok tahmin yürutebiliyoruz. Özenle , incelikle , içtenlikle verilmiş cevaplarınızı keyifle, dikkatle okudum.
      Tüm sorulara cevaplarınız harika. ben gene de son soruya verdiğiniz yanıta bayıldım. Duyarlılık, etkileşim, alışkanlıklar, yaşama sevinci... Düşündürücü, eğitici, yönlendirici...
      Ve son bölümde uzun zamandır aramızda bulunmayan arkadaşlara mimi yönlendirmeniz ; Harika bir düşünce, bir vefa ve hatırşinaslık örneği. Çok duygulandım.
      Bir mim, özenle dolduran arkadaşlarımın sayesinde eğitsel bir ders oldu adeta.
      Zaman ayırdığınız için çok teşekkür ediyorum.
      Sevgiyle-dostça.


      Sil
    4. Hiç sorun değil, yanlışlıkla bazen siliniyor ilginiz için teşekkür ederim...Selam ve Dua ile...

      Sil
    5. @Makbule Abalı,
      Benzer duygularda, düşüncelerde birleşmek, ne güzel gerçekten. Tarafınızdan gelen mim ile ben de sürekli ertelemekte olduğum blogumu düşündüm bir an! bu yüzden benim için de mim yazmam için bir vesile oldu. Aynı düşüncelerle, uzun zamandır bloglar yerine diğer sosyal ağlarda karşılaştığımız blog dostlarımı da yeniden bloglara davet etmek için bu mim bir fırsat olur diye düşündüm. Bloglar dışında diğer sosyal ağlar yavaş yavaş kaldırılmakta!. Ve yeni düzenlemelerle özellikle 'facebook'un uzun saatler insanları esir alan yapılanmasında bir takım kısıtlamalar getirileceğine dair duyumlar aldım. Demem o ki, blogları yeniden daha etkin bir biçimde kullanmak gerekiyor. Bu arada mim sorularını da içimden geldiği gibi yanıtlamaya çalıştım. Güzel düşünceleriniz için asıl ben teşekkür ederim Makbule Öğretmenim. Sevgiyle, dostlukla, esenlikle kalın...✿

      Sil
  4. Sevgili Esin, blogger tüm kalitesi ile beklemekte, bizler belki yazarız diye. İnanıyorum ki zamanı gelecek. Davetine teşekkür ediyorum. Bu mime katılmasam da, yerine blogumda bir yazı döşensem olur mu?
    Her zaman seni izleyen arkadaşın zeynep.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @düşünce bahçesi,
      Elbette olur. Bu mim sadece yeniden yazmanız için bir vesile olsun istedim ben. Yeni bir yazı da gayet iyi olur Sevgili Zeynep. İlgine çok teşekkür ederim. Sevgilerimle... ❁

      Sil
  5. Güzel bir esinti;severek okudum Esin;Teşekkürler...Uçmak,yüzmek ve zamanlar arası gezinti;hepsi,dense acaba fazla bonkörlük veya açgözlülük olur mu:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Güven,
      Gönüldür bu, ister elbet hepsini de! ;) ama seçenekler kısıtlıydı. Zaten hayatta böyle değil midir aslında!. Ben teşekkür ederim Güven. İyi haftalar dilerim.

      Sil
  6. Resim yapmaya aynen devam et Esincim, harika işler çıkarıyorsun, ilgiyle takip ediyorum.
    Öptüm güzel yanaklarından.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @sezer eser perker;
      Çok teşekkür ederim Sezer'cim. Resim yapmaktan gerçekten çok keyif alıyorum.
      Evet, kesinlikle devam edeceğim. Ben de seni çok öpüyorum canım. Sevgilerimle ♥

      Sil
  7. Zona sancılarıyla kıvranmakta olduğum (halen) 1 ayı bulan sürecin bir yerinde, bir kaç gün önce birden Şubat ayında olduğumuzu ve blog aleminde 10. yılımı bitirdiğimi fark ettim. Şubat bitmeden bu konuda 1-2 satır yazmayı umutsuzca planlamaya çalışırken yine tesadüfen yorumunu gördüm sevgili Esin. Mimleri severim ve onlarcasını da zevkle cevapladım. Bana biraz izin verirsen en kısa zamanda önce 10. yıl yazımı yazmayı sonra da bu güzel mimi cevaplamayı istiyorum. Arkası gelebilirse çok mutlu ve buna aracı olduğun için de sana minnettar olurum.

    Sevgiyle kucaklıyorum seni..:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Asuman Yelen,
      Sevgili Asuman ablacım, inanın zonanınızın geçmiş olacağını düşündüm. Gerçekten çok uzun sürmüş. Tekrar çok geçmiş olsun, umarın en kısa zamanda geçip gider...tekrar acil şifalar diliyorum.

      Aynı tarihlerde başlamşızın blog yazmaya. Siz ne zaman uygun görürsenin, mimi mutlaka gerçekleştirmek durumunda da değilsiniz. Amaç zaten yazmaktı. Merakla 10. yıl yazınızı bekliyor olacağım. Okurken, karşılıklı sohbet eder gibi hissettiğim o anı yüklü yazılarınızı inanın çok özledim. 10. yılınızı kutluyorum. Nicelerine, nice on yıllara...

      Ben de size en içten sevgilerimi gönderiyorum. Esenlikle...❣✿❣

      Sil
  8. @Furkan YETER,
    Çok teşekkür ederim. Size de hayırlı tezkereler dilerim.
    Allah sağ salim gidip gelmenizi nasip etsin.

    YanıtlaSil
  9. Uzunca bir içerik hazırlamışsınız hepsini okudum çogu zaman tercih etmeyi ve ikilemde kalmayı sevmem hepsine cevap verdim ama yazmayacagım teşekkür ederim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Vakit ayırıp okuduğunuz için ben teşekkür ederim.

      Sil
  10. En kısa zamanda yanıtlayacağım keyifle bu mimi.
    Sevgiler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Hayat İzlerim, Kitap Sesleri,
      Mim'e katılmanıza çok memnun oldum. Teşekkürler.
      Sevgilerle...

      Sil
  11. teşekkürler güzel yazı olmuş

    YanıtlaSil