Marsilya gezimizin ardından yeni destinasyonumuz, Fransa'nın güneydoğusunda, İsviçre'ye oldukça yakın bir lokasyonda yer alan Annecy oluyor. Annecy, Savoy Alpleri eteğinde ve kendisi ile aynı adı taşıyan Annecy Gölü'nün kıyısına kurulmuş. Bu yüzden Marsilya'nın ılıman ikliminin ardından Annecy'e yaklaştıkça, daha sert ve soğuk, hissedilir bir hava değişimi yaşıyoruz.
Bir yanımızda göl, bir yanımızda tepeleri karlı Savoy Alpleri ve Avrupa'nın en uzun (16 km) tünelinden geçtiğimiz, harika bir yol seyrinin ardından, yaklaşık dört saat sonra Annecy, tüm güzelliği ile karşılıyor bizi.
Uzun yolculuğumuzun ardından, grubumuzla birlikte ilk durağımız "Mavi Göl" olarak da nitelenen Annecy Gölü'nün kıyısı oluyor. Mavi Göl'ün serin sularında, beyaz kuğuların reveransları eşliğinde ve Alplerin muhteşem manzarasında toplu olarak ilk ayak bastı görüntülerimizi kayda geçiriyoruz.
Hava buz gibi soğuk olsa da, bu harika coğrafyanın üzerinde herkes oldukça heyecanlı ve mutlu. Bu hoş karşılamanın ardından, sert havanın azizliğine uğrayacağımın farkında bile değilim o dakikalarda. Öyle böyle değil, hava bir hayli soğuk çünki. Marsilya'dan sonra Annecy'de 10-15 derecelik bir düşüş yaşıyoruz. Ama ne gam, manzaramız şahane, birazdan kanalların üzerine kurulmuş olan tarihi şehri gezeceğiz. Sonra, namını duyduğumuz Annecy'nin meşhur elma şaraplarından içecek, leziz kaşar peynirlerinden tadacağız daha.
Ortasından Thiou Nehri geçen ve bu akarsu ile bağlantılı
iki kanalı nedeniyle “Alpler'in Venedik”ine benzetilen Annecy'deki
gezimizi 'Eski Şehir'den başlatıyoruz. Şehrin içerilerine doğru ilerledikçe, sadece doğal güzellikler değil, aynı zamanda zengin bir kültür ve tarihle de karşılaşıyoruz.
Annecy ilk kez 13. Yüzyılda Genevalı Kontlar tarafından keşfedilir. 14. Yüzyılda ise şehir Savoy Kontları'nın hakimiyetine geçer ve 1434 yılında Savoy şehri'nin merkezi olur. Tarihi süreç içinde Annecy'nin önemi özellikle Geneva'daki Kalvinist reformlar sırasında daha da artar. Çünkü reformdan kaçan rahip Annecy'e sığınır. Bu süreçte St Francis de Sales ise Annecy'e, Katolik Karşı Devrim'in ileri stadeli ünvanını verir. Savoy Bölgesi'nin ihlali ile şehir 1860 yılında Fransa'ya bağlanır.
St Francis de Sales'in Heykeli - Annecy
Üstte heykelini gördüğümüz şahsiyet; 15. ve 16. yy.da Cenevre Piskoposu ve Katolik Kilisesinde bir aziz olarak onurlandırılmış olan St Francis de Sales'tir. Protestan Reformundan kaynaklanan derin inancı ve ülkesindeki dini bölünmelere karşı nazik yaklaşımıyla dikkat çeken ve heykeli dikilen "St Francis de Sales" adının altını çizmek gerek!.
Palais de I'Isle
Annecy bu köklü tarihini günümüze değin koruyabilmiş. Kanalların arasında dolaşırken, rengarenk çiçeklerle bezenmiş pek çok tarihi yapı görüyoruz. Özellikle kanal üzerindeki küçük bir kara parçası üzerinde yükselen Palais de
I'Isle, bir geminin pruvasına benzeyen ilginç mimarisiyle oldukça ilgimizi çekiyor. Her yerin bir simgesi var. Annecy'nin de simge yapılarından birinin Palais de I'Isle olduğunu, etrafında fotoğraf çekmeye gelen turist kalabalığından anlamak mümkün.
Palais de I'Isle 12. yüzyılda inşa edilmiş. Bir zamanlar kale, saray, mahkeme ve hapishane olarak kullanılan yapı, günümüzde Annecy Tarih Müzesi olarak faaliyet göstermekteymiş.
Annecy'de kanallar arasında gezerken, bu şehrin neden Venedik'e benzetilmiş olduğunu daha iyi anlıyoruz. İçinden suların akıp geçtiği, yamacında koca bir göl ve sırtını karlı dağlara dayamış Annecy'de her köşe başı, fotoğraflık açılarla dolu.
Annecy'de kanallar arasında gezerken, bu şehrin neden Venedik'e benzetilmiş olduğunu daha iyi anlıyoruz. İçinden suların akıp geçtiği, yamacında koca bir göl ve sırtını karlı dağlara dayamış Annecy'de her köşe başı, fotoğraflık açılarla dolu.
Thiou Nehri üzerindeki "Aşıklar Köprüsü" de yine Annecy'nin simgelerinden biri. Bu yüzden "Aşıklar Köprüsü" önünde ben de hatıralık pozumu veriyorum :)
O anlarda uzaklardan gelen bir ses "İnsan, düşünmek, inanmak ve sevmek için dünyaya gelmiştir."* diyor! Düşünüyorum " Kimbilir kaç aşık geçti bu köprüden? aşıklar mıydı gerçekten? yoksa 'aşk'ın adı mıydı cezbeden?" Off hepsi hikâye! Gerçek olan, asırlık bir köprü üzerinde durmaktayım, biraz da yaşanmışlıkların anısına duyulan bir merakla... can yoldaşımın objektifine tebessümle bakıyorum sadece. En çok da güneşin, sert ayazla raks edercesine yarıştığı o ışıltıya ve yepyeni bir coğrafyada olmanın verdiği heyecanla... anı yaşıyoruz işte. Ve hayat, su gibi akıyor ... (*Jean-Jacques Rousseau)
Nehir kenarındaki yeme içme mekânları, kafe ve barları görünce, neleri meşhurmuş Annecy'nin? merak ediyorum! Ve öğrenince, şaşırıyorum doğrusu! Çünkü buralarda da hamur işleri, özellikle krepler en çok tercih edilen yemekler arasındaymış. Bu arada guruldayan midelerimiz de bize 'yemek saati geldi!' diyor ama ne yazık ki vaktimiz dar. "En iyisi, aperatif bir şeyler almak!" diyoruz ve rehberimizin önerisi olan küçük bir şarküteriye giriyoruz.
Bir hayli zengin peynir çeşitleri ve ekşili mayadan yapılmış olan küçük küçük dilimlenmiş ekmeklerin sergilendiği tezgahları görünce...yine küçük bir tatil kaçamağını kendimize reva görüyoruz! Graviyer peynirli birer sandevüç yaptırıp yanına da Sidr adı verilen meşhur elma şaraplarından alarak...neşe dolu bir edayla çıkıyoruz dükkandan. Ganimetlerimiz tamamdır. Böylece aldığımız bu atıştırmalıklarla hem midemiz şenleniyor hem de içimiz ısınıyor.
E artık karnımız tok, sırtımız da pek olunca!. grubumuzla buluşmaya az bir zamanımız kalsa da, hızlı bir şekilde eski kentin içerilerine doğru, biraz daha ilerliyoruz.
O anlarda uzaklardan gelen bir ses "İnsan, düşünmek, inanmak ve sevmek için dünyaya gelmiştir."* diyor! Düşünüyorum " Kimbilir kaç aşık geçti bu köprüden? aşıklar mıydı gerçekten? yoksa 'aşk'ın adı mıydı cezbeden?" Off hepsi hikâye! Gerçek olan, asırlık bir köprü üzerinde durmaktayım, biraz da yaşanmışlıkların anısına duyulan bir merakla... can yoldaşımın objektifine tebessümle bakıyorum sadece. En çok da güneşin, sert ayazla raks edercesine yarıştığı o ışıltıya ve yepyeni bir coğrafyada olmanın verdiği heyecanla... anı yaşıyoruz işte. Ve hayat, su gibi akıyor ... (*Jean-Jacques Rousseau)
Tarihi şehrin doğayla içiçe geçmiş olan bu düş misali masalsı dokusu, asırlar boyunca, şairlere, yazarlara, ressamlara, müziğin ruhunu üfleyen bestekârlara ve filozoflara ilham olmuştur diye düşünürken... bu düşüncelerimde haksız olmadığımı öğreniyorum. Asırlık çınarlardan, edebiyatın, felsefenin babası, İsviçre'li yazar, düşünür, filozof, politika ve müzik teorisyeni Jean-Jacques Rousseau 1712'de İsviçre'nin Cenevre kentinde dünyaya gelir. Babası saatçidir, hatta Topkapı Sarayı'nda saat tamirciliği yapmıştır. On yaşında, eğitimine bir din adamının yanında başlayan Rousseau, daha sonra bir gravürcü ustasının yanında çalışır.
16 yaşında Annecy'ye gelen Rousseau, hayatının geri kalanını şekillendirecek olan ünlü Madame de Warens ile burada tanışır. Yaşlı kadın ona sadece barınma imkânı sağlamaz, aynı zamanda genç Rousseau'yu, hayatına da alır. Rousseau, "Altın Korkuluk" ve "İtiraflar" gibi pek çok eseri burada yaratır. 1728-1738 yılları arasında, sekreterlik, müzik hocalığı ve tercümanlık yapan Rousseau'nın yaşamı; Fransa, İtalya, İsviçre ve İngiltere arasında geçer. Ancak Annecy kentinin, onun eserlerinin yaratım gücünde etkisi bir hayli çok olur. (Görsel: Buradan)
16 yaşında Annecy'ye gelen Rousseau, hayatının geri kalanını şekillendirecek olan ünlü Madame de Warens ile burada tanışır. Yaşlı kadın ona sadece barınma imkânı sağlamaz, aynı zamanda genç Rousseau'yu, hayatına da alır. Rousseau, "Altın Korkuluk" ve "İtiraflar" gibi pek çok eseri burada yaratır. 1728-1738 yılları arasında, sekreterlik, müzik hocalığı ve tercümanlık yapan Rousseau'nın yaşamı; Fransa, İtalya, İsviçre ve İngiltere arasında geçer. Ancak Annecy kentinin, onun eserlerinin yaratım gücünde etkisi bir hayli çok olur. (Görsel: Buradan)
Daha pek çok tanınmış şahsiyet hayatının bir dönemini bu kentte geçirmiş. Hepsini tek tek yazmayayım ama bir başka edebiyatçı daha var, onu atlamayayım. "Paris'in Gizemleri" ile ünlenen popüler romancı Eugene Sue'de yaşamının son dönemlerini Annecy - le Vieux'de ( Mavi Göl kenarında, bir malikânede) geçirmiştir.
Annecy'nin tarih dolu, daracık taşlı sokaklarında keşfimizi sürdürmeye devam ediyoruz...Havanın ayazı yerinde olsa da içimizi aydınlatan, pırıl pırıl bir güneş var tepemizde.
***
E artık karnımız tok, sırtımız da pek olunca!. grubumuzla buluşmaya az bir zamanımız kalsa da, hızlı bir şekilde eski kentin içerilerine doğru, biraz daha ilerliyoruz.
:))
***
Ve küçük bir meydana çıkıyoruz.
Solda Cenevre Kontları tarafından 18. yüzyılda inşa edilmiş olan
Notre Dame de Liesse Kilisesi ve yine aynı isimle anılan
Notre Dame -Aslanlı- Çeşme yer alıyor.
Notre Dame de Liesse Kilisesi' nin çanı ise 4. yüzyıldan kalma imiş.
Notre Dame -Aslanlı- Çeşme
Notre Dame Kilisesi
Solda Cenevre Kontları tarafından 18. yüzyılda inşa edilmiş olan
Notre Dame de Liesse Kilisesi ve yine aynı isimle anılan
Notre Dame -Aslanlı- Çeşme yer alıyor.
Notre Dame de Liesse Kilisesi' nin çanı ise 4. yüzyıldan kalma imiş.
Notre Dame -Aslanlı- Çeşme
Notre Dame Kilisesi
Göle oldukça yakın mesafede yer alan St. Maurice Kilisesi ise Annecy'nin en önemli kiliselerinden biri. 1422 yılında Kardinal Jean de Brogny tarafından inşa ettirilen kilise, ilginç Savoy Gotiği mimarisi kadar, zamanında kentte faaliyet gösteren loncaları ve yaşayan asilzadeleri benzer şekilde dini yapılar yaptırmaya teşvik etmiş olmasıyla da örnek bir kilise olmuş. Kentte böyle irili ufaklı pek çok kilise ve şapel bulunuyor.
Eski kentin sokaklarında dolaştıktan sonra biraz da göl kenarında dolaşmak üzere, kanal bölgesinden, göl istikametine doğru yöneliyoruz. Bir yanda yemyeşil bir park alanı, diğer yanda kendini deniz sanan Mavi Göl'ün kıyısında yürüyüşümüzü sürdürüyoruz.
Marc le Roux Hatıra Plaketi
(1854 Saint Lo'de - 1933 Annecy)
Fransız Yazar, Biyolog ve Arkeoloğu
Marc le Roux profesyonel yaşamını büyük dağ göllerinin biyolojik çalışmasına adamış.
Arkeolojik çalışmaları olmuş ve pek çok dergide bilimsel makaleleri de
yayınlanmış. O, Fransa'nın önemli bilim insanlarından biri imiş.
Claude Louis Berthollet
(9 Aralık 1748 Annecy - 6 Kasım 1822)
Fransız Kimyager - Bilim İnsanı.
Annecy'nin Galloire Köyünde dünyayı gelen, Fransız kimyager
Claude Louis Berthollet, hem teorik, hem de uygulamalı kimyaya
birçok orijinal katkı yapmış olan bir bilim insanı imiş.
Annecy'de, sadece kültür turizmi değil, doğa turizmi de gelişmiş.
Gölün ortasında deniz bisikletleriyle gezinenleri, kanolar ve yelkenlerle kürek çekenleri görüyoruz. Karşı yamaçlarda ise yamaç paraşütü yapanlar var. Annecy halkı, doğanın içinde güneşin, gölün ve dağ havasının keyfini doyasıya çıkartırken biz de bu hoş ambiyansa bakarak, hem gözlerimizi hem de ruhumuzu dinlendiriyoruz. Alabildiğine dinginlik, alabildiğine sakinlik...
"Umutsuzluk yerine, ruh dinginliğine erince, mutluluğa kavuştum." Jean-Jacques Rousseau, 'Yalnız Adamın Hayalleri'
Böylece bir hafta sürecek olan tatilimizin 3. günü de sona eriyor. Bir sonraki gün Cenevre'yi gezeceğiz. Takipte kalınız sevgili dostlarım.
Esin Bozdemir
ELEGANT AVRUPA TURU DESTİNASYONLARI
***
Çok kapsamlı bir gezi.Etkilendim...Büyük emek ve değerli tatlar...Teşekkürler...
YanıtlaSil@GÜVEN SERİN,
SilBir haftanın içine çok şeyler sığdırdığımız bir gezi oldu. Öylesine dolu doluydu ki! Ben bu geziyi artık bir yılda ancak tamamlarım :) araştırırken edindiğim ekstra bilgilerle, okyanus gibi, daldıkça derinlere dalıp gidiyorum çünki. Ben teşekkür ederim Güven. Esenlikle...
Ne kadar güzel bir yermiş. Kuş olup uçmak geliyor insanın içinden o nehir kenarına doğru.
YanıtlaSilSiz de ne güzel anlatmışsınız, sağolun valla.
@tülin,
SilGüzeldi gerçekten Tülim hanım. Bir hafta bile olsa farklı bir coğrafyada bulunmak, o havayı solumak iyi geldi ruhumuza. Değerli ziyaretin ve yorumun için teşekkür ederim. Siz de sağolun. Sevgilerle...
nefismiş nefis. hangi tur bu ve hangi program ve kaç euro idi kişi başııı :) avrupanın en güzel yerlerine gitmişiniz yaaa :)
YanıtlaSil"Elegant Avrupa" olarak adı geçen paket turu, pek çok acentada bulabilirsin. Bu paketi biz, jollytur'dan satın aldık. Jollytur'un hizmetlerinden genellikle memnunuz. Teşekkür ederim deep, dilerim en kısa zamanda sen de bu tura katılırsın.
Silhttps://www.jollytur.com/elegant-avrupa-turlari
Esincim son iki seyahat yazını görmüştüm ama sıkışıklığa gelmesin diye yayınladığın an okumamıştım. Şimdi sindire sindire okudum, fotoğrafları inceledim. Marsilya ne keyifli bir şehirmiş. Annecy ise Venedik'e benzediği için ayrıca gönlümü çeldi:) Şehirlere dair bilgilerle, önemli isimlerle süslediğin yazılarını çok sevdim. Kalemine sağlık Esincim. Fransa'ya henüz gitmedim. Seyahatin beni heveslendirdi ama:) İnşallah bir gün diyorum, sana kocaman öpücükler yolluyorum ♥
YanıtlaSil@Klio'nun Şarkısı,
SilSezer'cim yaza girerken iyi ki gerçekleştirmişiz bu seyahati. Bir haftaya pek çok şehir, köy sığdırdığımız oldukça yoğun ama son derece renkli bir programdı Elegant Avrupa turumuz. Marsilya ayrı bir dünyaydı, Annecy dersen, tıpkı küçük bir Venedik gibi ayrı bir güzellikteydi. Heybemizi doldurup geldik. Şimdi birer birer heybemizdekileri boşaltmak da bir başka güzel. Allah sağlık versin yine gezelim, görelim, güzelleşelim :) İnşallah canım, sevdiklerinle birlikte gönlünce geçireceğin daha nice nice gezilerin olsun. Ben de seni çok öpüyorum canım. Sevgilerimle ✿
Fotoğraflar çok güzel ve enerji dolu. Ellerinize sağlık takipteyim sizi. :)
YanıtlaSil@gizlipencere06
SilBeğeni ve ilginize müteşekkir oldum ;)
Takipte kalınız efendim ✿
Fotoğraflarla ve detaylı anlatımınızla bize şehri yaşattınız. Açıkçası çok beğendim, notlarıma aldım. Teşekkürler..
YanıtlaSil@Beyaz Yakalı,
SilBeğenmenize sevindim. İnşallah en kısa zamanda siz de Savoy Alpleri kıyısındaki bu güzel şehri görürsünüz.Ben teşekkür ederim. Esenlikle...