Göller Yöresi Gezimizin 3. Gününde Burdur'u geziyoruz.
Burdur, Güney'de Antalya, Batı'da Denizli, Güneybatı'da Muğla, Doğu ve Kuzey'de Isparta ve Afyon illeri ile çevrili, Göller Yöresi'nin merkezinde şirin bir ilimiz. Coğrafi konumuyla ve tarihi dokusuyla oldukça zengin bir bölgede yer alıyor. Kendi adını taşıyan ve tektonik bir yapıya sahip olan 'Burdur Gölü' ile, dağları, yaylaları ve antik kentleriyle görmeye değer.
Bir tam günü Burdur'a ayırıyoruz ve Ağlasun'dan Burdur'a gitmek üzere sabah erkenden yola çıkıyoruz. Sonbahar renkleriyle bezeli vadiler, sarp kayalıklara tırmanmaya çalışan keçiler, aracımızın önüne aniden çıkıveren sarı kızlar, tepemizde kâh bulutlu, kâh parlayan bir güneş bize eşlik ediyor. Aslında meteorolojiye göre hava yağmurlu ve parçalı bulutlu gösteriyordu! Bu yüzden biz de planımızı hava durumuna göre yapmıştık, böyle parlak bir karşılama, günün bonusu oluyor bize. Keyfimiz yerinde.
İlk durağımız ise yolumuzun üzerinde bulunan İnsuyu Mağarası oluyor. İnsuyu Mağarası Burdur merkezine yaklaşık 13 km uzaklıkta yer alıyor. Biz ise Ağlasun'dan buraya yaklaşık yarım saatte geliyoruz.
İnsuyu Mağarası ülkemizde turizme açılan ilk mağara. (1965)
Mağaranın oluşumu binlerce yıl öncesine uzanıyor. Jeolojik olarak
burası kalkerlerden (karstik kayalar ) meydana gelmiş.
Kalkerlerin zamanla yer altı sularıyla birleşmesi sonucunda
sarkıtlar, dikitler, sayısız odacıklar ve dehlizler oluşturmuş.
Zaman içinde gölden tarım amacıyla
çekilen sular ve
son yıllarda yaşanan kuraklıklar nedeniyle su seviyesi bir hayli azalmış.
1. Derece Doğal Sit Alanı olarak tescil edilmiş.
Ve Burdur şehir merkezine giderken güzergâhımız üzerinde Burdur Gölü çıkıyor karşımıza. Kıyı şeridinde yol alırken 'Kuş Gözlem Evi' yazılı tabelayı görünce küçük bir mola veriyoruz. Sonbaharın son günlerinde gerçekleştirdiğimiz bu gezimizde, mevsim gereği her yer sessiz ve sakin. Türkiye'nin tektonik gölü olan ve büyüklüğü ile 7. sırada yer alan Burdur Gölü de tahminlerimizin aksine bir hayli tenha ve kendi halinde görünüyor. Oysa Dünyada sadece Burdur Gölü'nde, başta dikkuyruk ördekleri ve flamingolar olmak üzere, karabaş martıları, kızıl şahinleri, keklik ve bıldırcınları görebilmeyi ümit etmiştik! anlıyoruz ki yanlış zaman! ve yanlış mevsimdeyiz :) ama bunu yine de hiç sorun etmiyoruz.
Suların çekilmesinde sadece mevsimlerin mi suçu var?
Uzmanlar diyor ki; - Bunun en önemli nedenleri olarak; tarımsal sulama amacıyla gölü besleyen akarsular üzerine inşa edilen baraj ve göletler ile yer altı sularının sondajlarla aşırı derecede çekilmesi olarak gösterilmektedir. -
Burdur Gölü'nün suları bir hayli çekilmiş olsa da, yine de isimlerini bilemeğimiz kimi çiçekli bitkiler vardı ki onlar bize adeta; 'ama ben buradayım' der gibiydiler.
Burdur Gölü kıyısında biraz yürüyüş yapıp birkaç görüntü altındıktan sonra Burdur merkezine gitmek üzere yola koyuluyoruz yeniden.
Bu arada Burdur'un adı nereden geliyormuş öğreniyoruz?
- Eski Yunan Mitolojisinde kahraman Ulis (Aşil), tanrıların gazabına uğrar. Yunanistan'dan kovulur. Yolu Antalya yakınlarına düşer. Geceleri kutup yıldızına bakarak, kuzeye doğru ilerler. Karşısına bir göl çıkar ve o sırada gaibten bir ses ona Rumca ve eski Latince "Ezostas! (Burada dur!)" diye seslenir. Ulis burada durur ve burayı yurt tutar. Selçuklular Anadolu fetihleri sırasında Burdur'u fethederler. Köyün ismini "Ezostas" olarak öğrenirler. Rumca bilmedikleri için manasını sorarlar. "Burada dur" anlamına geldiğini öğrenirler. Buraya yerleşen Türkmen aşiretleri "Burada dur" kelimesini zamanla "Burdur" olarak telaffuz etmeye başlarlar ve bu kelime şehrin yeni ismi olur. - *
Adının anlamını öğrendiğimde ilk tepkim "işte budur! burada-dur!" oluyor!." :) Burdur'un adını artık hiç unutmam" diyorum.
Burdur'da görmek istediğimiz yerlerin başında 'Burdur Müzesi' geliyor. Zira gezdiğimiz antik kentlerde Sagalassos, Kremna ve Kibyra'da çıkarılan buluntuların pek çoğu Burdur Müzesi'nde sergilenmekte idi. Ama öncesinde Burdur'un tarihi sokaklarında dolaşmak istiyoruz. Ve her ilgimizi çeken sokakta, adım başı birbirimize "burada dur" diyoruz :)
Ve kısa bir süre sonra Burdur'a giriş yapıyoruz. Artık bundan sonra Burdur'un tarihi sokaklarında kaybolabiliriz.
BURDUR'UN TARİHİ SOKAKLARI
19. yüzyıla ait yapıların olduğu sokağa giriyoruz.
Sağ taraftaki cumbalı ev ise Piribaşlar Evi günümüzde
Külür ve Sanat Evi olarak kullanılmakta imiş.
Çok teşekkür ediyoruz.
hemen arka tarafında yer alan Bakibey Konağı ile aynı konağın
bahçesindeki Çelikbaşlar Evi (M. Akif Ersoy Kültür Evi)
görmek istediğimiz yapılardı. Ancak ne yazık ki ziyarete
kapalı olduğundan bu yapıları sadece karşıdan görebildik.
Bakibey Konağı
17. Yüzyıl Osmanlı sivil mimarisinin ve Türk İslam eserlerinin Burdur'daki
en güzel örneklerinden biri olarak gösterilen Bakibey Konağı.
Konağın beşik çatısı, üst katın bahçeye ve sokağa bakan
geniş bir eyvanı oldukça dikkat çekici. Eyvanın tavanı çıtalarla;
çıtaların arası ise yeşil, kırmızı toprak boyalarla süslenmiş. Saçağın ahşap yüzeyleri
eyvanın tavanı gibi süslü çıtalarla donatılmış.
"Konağın dışı bu kadar gösterişli olunca içi de mutlaka
al-benili, ince işçilikli, varaklı, kalem işli kimbilir nasıldır !?" diyoruz.
Burdur Saat Kulesi ve Ulu Cami
konumlanan Burdur Saat Kulesi ve hemen yanında Ulu Cami yer alıyor.
tarafından yaptırılmış. Daha sonra 1749'da Çelik Mehmet Paşa
restore ettirmiş. (1919 ve 1971) Depremlerde zarar görmüş.
En son 1971 de Vakıflar Genel Müdürlüğünce onarılmış.
Hasan Öz Sarı - Mustafa Oğlu 1941
Mimari : Ali Şengel Şaban Oğlu Burdur'lu yazıyor.
Yorgancılar, çömlekçiler, berberler ve şekerleme dükkanlarının
önünden geçiyor ve tabii dayanamayıp o dükkanlardan birine giriyoruz.
Burdur'un ceviz ezmesi, haşhaş ve kenevir helvası oldukça meşhur.
Yollarda yemek için biraz tadımlık biraz da hediyelik
ceviz ezmesi ve haşhaş helvasından alıyoruz.
Doğa Tarihi Müzesi'ne gidiyoruz.
19. Yüzyılın başlarında Kavaklı Rum Ortodoks Kilisesi olarak inşa edilmiş.
ancak ülkemizde ne yazık ki çok sık karşılamadığımız müzeler arasında yer alan
'Doğa Tarihi Müzesi'ni Burdur'da görmek memnuniyet verici.
Çünkü Doğa Tarihi Müzeleri, yerkürenin oluşumundan başlayarak geçmişle günümüz arasında bir köprü görevi üstlenirken; canlı ve cansız yaşadığımız dünyayı bir bütün olarak algılamamımızı da sağlıyor. Fosil örnekleriyle doğa varlıklarını öğrenirken, aynı zamanda doğa sevgisi ve biyolojik çeşitliliğin önemi ve korunması konusunda da bilinç oluşturarak hem kültürel değerleri kuşaklar boyu aktarmak işlevini üstleniyor hem de yaşamın sürdürülebilirliği açısından farkındalıkların oluşmasını sağlıyor.
Burdur havzası ise tektonik hareketlere
bağlı olarak oluşan bataklık alanların
göle dönüşmüş olmasından dolayı Göller Yöresi'nin
en verimli fosil yataklarından birine sahip.
Doğa Tarihi Müzesi'nin en gözde eseri
3.2 metre uzunluğunda ve yaklaşık 100 kg. ağırlığında olan tam savunma
dişi ve kürek kemikleri ile Jeoloji tarihi boyunca yaşamış
en büyük fil türü olan Afrika kökenli 'Güney Mamutu'
(Mammuthus Meridionalis)
Müzeyi gezerken edindiğim bilgilerden;
- Güneybatı Anadolu’nun en büyük kapalı havzası olan Burdur havzasında Elmacık Deresi üzerinde 1998 yılında yapılan Elmacık Sulama Göleti çevresindeki omurgalı memeli hayvanlara ait fosil yataklarında; günümüzden yaklaşık 2.5 – 2 milyon yıl öncesinde Burdur çevresinde geniş düzlükler ve bozkır tipi bir ekolojinin baskın olduğu ve soyu tükenmiş karasal omurgalı memeli hayvanlardan Mammuthus meridionalis (güney filinin) yaşadığı ve havzada ormanlık alanların ve geniş su kütlelerinin varlığına işaret ettiği tespit edilmiş. (...) Burdur Elmacık faunası bu kara koridoru üzerinde Anadolu’nun en zengin durağını oluşturmaktadır. - *
Elmacık Kazılarında ortaya çıkarılan 5 milyon yıllık
Pliyosen Dönem Fosilleri.
Filgillerin 3,30 metreye kadar ulaşabilen savunma dişlerinin yaşının beş altı milyon yıl olduğu sanılmakta.
Mammuthus' ların bu dişleri, daha önce Çin’de bulunan 3 milyon yıllık savunma dişinden daha eski olması da ayrıca oldukça önemli bir veri. Elmacık’ta yapılan kazılarda fillerin ataları Mastadonlar, atların ataları Hipparionlar, Rhinoceroslar ve kunduzlar gibi 13 makro tür saptanmış. Bu kazılarda 15 kadar mastodon olduğu saptanmış. Fosiller üzerinde tarihlendirme ve türlerin sınıflandırılması gibi çalışmalar Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Antropoloji Bölümü tarafından yapılmış.
Burdur Arkeoloji Müzesi var. Ziyaret saati sona ermeden
Mete Oğuz Han (MÖ 234 - MÖ 174)
Büyük Hun İmparatorluğu'nun en büyük Hakanıdır.
Ve ilk düznli Türk Ordusu'nun Kurucusudur.
Cumhuriyet Alanı / Burdur Kültür Park
Burdur'a 3 yıl kadar önce gitmiş, bahçesinde meyve ağaçları olan evlerini, sıcakkanlı insanlarını, müzelerini çok ama çok sevmiştim. Sürprizli şehir Burdur. 3 gün kalıp karış karış gezdiğim yerlere bu yazı ile tekrar gitmiş oldum.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim.
@tülin,
SilBurdur güzel bir şehirdi. Kendine has tarihi dokusuyla, coğrafi güzelliği ile görmeğe değer. Değerli ziyaretin için asıl ben teşekkür ederim Sevgili Tülin. Sevgiyle, esenlikle kal...
Not: Bu arada yorumunu da tesadüf eseri spam'ı boşaltırken gördüm. Niye spama düştüğünü bilemedim. Bu yüzden geç yanıtladığımı belirtmek isterim.)
Burdur'a İnsuyu Mağarası için gitmiştik. Babam anlata anlata bitiremezdi içindeki gölleri. Ne yazık ki Salagassos Antik Kenti sonrası uğradığımız Burdur ve mağara ben de hayal kırıklığı yaratmıştı.
YanıtlaSil@Evren,
SilBizim için de İnsuyu Mağarası biraz hayal kırıklığı oldu diyebilirim. Mağaranın içinde ziyarete açık olan yerlerde göllerin hepsi kurumuştu. Dikit ve sarkıtlardan başka da bir şey yoktu. Sular her yerde olanca hızıyla çekiliyor.
Ziyaretine, değerli yorumuna çok teşekkür ederim. Sevgiler, selamlar Evren'cim.
Selam Burdur'u görmedim. Seyahat planına alayım. Güzel yerlermiş. ne güzel ülkemiz var. Bilgiler için ayrıca teşekkürler. Sevgiler.
YanıtlaSil@parıldayan çiçek,
SilMerhaba, Burdur ve çevresinde görülecek çok şey var. Mutlaka seyahat planınıza dahil edin. Sevgiler...İyi haftalar dilerim.