4 Kasım 2023 Cumartesi

Nerde kalmıştık!..

Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını
yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün
maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İncecik bir çisenti yokluyor boşluğunu
insan yüreğinin. Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder
akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı… ve yüzüm ömrümün
atlası; düzlükleri bunaltı, yükseklikleri korku, uçurumları yıkıntılarımla dolu
bir engebeler atlası. Yaşamak bir can sıkıntısı mıdır Ömür hanım?

Her şeyi iyi yanından görmeyi kim öğretti bize? Acıyı
görmeyen insan, umutsuzluğu yaşamayan, iliklerine dek kederin işleyip
yaralamadığı bir insan, mutluluktan, umuttan, sevinçten ne anlar? Göğü
görmeden, denizi görmeden maviyi anlamaya benzemez mi bu? Bir güz düşünün ki
Ömür hanım, ilkyazı olmamış, yazı yaşanmamış, böyle bir güzün hüznü hüzün
müdür? Başlamanın bir anlamı varsa bitişi göze almak, bitişin bir anlamı varsa
başlangıcı olmak değil midir? Yaşamı düz bir çizgide tutmak tükenmektir.
Yaşamak zorunda olduğumuz şunca yılı aykırı uçlar arasında gezdirip
geçirmedikçe, alışkanlıkların sınırlarını aşmadıkça zaman zaman, yaşamak nasıl
yenilik olur tükenmek değil de? 

Yazıma çok sevdiğim Şükrü Erbaş dizeleriyle başlarken, uzun bir aradan sonra yeniden herkese merhaba!

Yaz göz açıp kapayıncaya kadar çabuk geçti. Ve güz mevsimi geldi. Bu yaz çoğunlukla ana ocağım Bandırma'daydım. Bandırma İstanbul'a kıyasla sakinliğiyle, dinginliğiyle ruhumu ferahlatırken, aynı zamanda yakın komşuluk ilişkilerini yeniden yaşadığım ve gençlik günlerime yeniden döndüğüm güzel anılarla dolu geçti. Diğer yandan annemin tansiyonundaki iniş çıkışlar bizi bir hayli tedirgin etti, değiştirilen birkaç ilaçtan sonra nihayet doğru doktora ve ilacına kavuştu. Ve çok şükür ki tansiyonu normale döndü. Her şeyin başı sağlık, sağlıkta sekmeler olunca hayatın akışı da bir anda değişiveriyor. Bu sapmalar bizlere de birer uyarı oluyor. Genetik yatkınlığımızın yanı-sıra yediğimize, içtiğimize, uyku düzenimize, bedenimize, bedenimiz kadar ruhumuza ve stres kontrolümüze dikkat etmemiz gerektiğine.... ve hep denge içinde yaşamak gerektiğine... bir kez daha işaret ediyor. Fazla kilolarımızdan, fazla eşyalardan, gereksiz düşünce ve insanlardan arınmanın ne denli önemli olduğunu bize hatırlatıyor. Demem o ki, bu yaz İstanbul ve Bandırma trafiğim oldukça yoğundu. Evdeki hesaplarımız çarşıya pek uymadı!. Bu yüzden değişen planlarımızla akışa bıraktık kendimizi. 

Peki nerde kalmıştık?
En son blogdaki yazımda Bandırma çevresinde keşfettiğimiz yeni yerler ve mekanlardan bahsetmiş özellikle nefis gün batımıyla ve sütlü balığı ile meşhur Misakça Köyü'nü anlatmışım.  Öncesinde ise Kapadokya çevresine gerçekleştirdiğimiz destinasyonlara yer vermişim. ** bkz.

Hattuşa ve Yazılıkaya

Mayıs ayı sonuna doğru ise Unesco Dünya Mirası Listesinde yer alan Hitit'in Başkenti Hattuşa'ya ve Yazılıkaya'ya gittik. Yıllardır gitmek istediğimiz yerlerden biriydi Hattuşa ve 'iyi ki' dediğimiz rotalardan biri oldu. 

Erzincan

Haziran sonunda Kurban Bayramı münasebetiyle eşimin baba yurdu Erzincan'daydık. Tatil 9 gün olunca, mega kentlerden Anadolu'ya akın akın sefer vardı adeta!. Tabi yollar felaketti!. Böylesine bir izdihamla daha önce hiç karşılaşmamıştık. Nasıl bir konvoydu öyle!. dakikalarca durakladığımız, ortalama 12 saatlik yolu iki günde kat ettiğimiz unutamayacağımız bir yolculuk oldu. İyi ki daha önceden Amasya'da bir otelde yer ayırmıştık, yoksa ne mümkün bir yer bulabilmek!. Meşakkatli yolculuğumuzun ardından nihayet Erzincan'a vardık. Sevdiğimiz canlara kavuştuk. 

Temmuz, Ağustos, Eylül aylarında ise mütemadiyen Bandırmadaydım. 

Eylül

Biz her yıl genellikle yaz tatillerimizi, sezon sonuna bırakır; okullar açıldığında, sahiller boşaldığında... bize gelir sıra, çıkarız yollara. Aslında planlarımızda bir yurt dışı vardı. Ancak ilk defa acentamız vize alamadı! Bu bir tek bizim karşılaştığımız bir durum değildi!. Acente yetkilileri, ofise dahi pasaportları teslim edemediklerinden söz ettiler. Hal böyle olunca yurt dışı tatilimiz iptal oldu. Bizim sınırlar kevgire dönerken, biz onca evrak hazırlığına karşılık 3-5 günlük tatil amacıyla dahi yurt dışına çıkış yapamıyoruz. Ülkemizin geldiği durum can sıkıcı! Kapana kısılmış gibiyiz adeta!. Biraz hayal kırıklığı yaşasak da bunu sorun etmedik yine de... Lakin ülkemizde görmek istediğimiz daha pek çok yer vardı. Bazı yerleri önceden görsek de "yeterince gezememiştik zaten!" dediğimiz de oldu, işte şimdi tam zamanıydı!. 

Karaburun

Ege'de İzmir çevresini ve özellikle Karaburun'u görmek istiyorduk. 10 günlük tatilimizin 4 gününü Karaburun'a, son 4 gününü de Eski Foça ve Yeni Foça arasında tercih ettiğimiz bir tatil köyüne ayırmaya karar verdik. Karaburun Yarımadası, Eski Foça, Yeni Foça ve Urla'ya gerçekleştirdiğimiz ziyaretlerle güzel bir tatil geçirdik. Aralarda spontane gelişen sürpriz duraklarımız da oldu. 

Bandırma

Karaburun ve Yeni Foça gezilerimizin ardından ana ocağım Bandırma'ya geldik. Benim kalışım (yazımın girişinde bahsettiğim durumdan dolayı) biraz uzun soluklu oldu. Bandırma'da annemin tansiyonu kontrol altına alınınca ve hayat normale dönünce anne-kız küçük çaplı gezilerimiz de oldu. Bulunduğum tarihlerde Bandırma Kitap Günleri ve Bandırma Kuşcenneti Kültür ve Turizm Festivali vardı. Dolayısıyla etkinliklerin yoğun olduğu bir dönemdi. Bandırma günlerim de böyle geçti. 

Derken.... döndüm tekrar kürkçü dükkanına :)

Bu post, ortalama 3 aylık kısa bir özetiydi güncelimden yansıyanların. Daha detaylı bir şekilde bloğumda özellikle Boğazköy 'Hattuşa' gezimize ve ardından Karaburun gezilerimize yer vermek istiyorum. Bende hayatın seyri bu şekilde akmakta. Umarım sizler de iyisinizdir. Ben özlediğim resim çalışmalarıma bir an önce başlamak istiyorum. Tabi elimde kahve, okumaktan keyif aldığım dost kalemleri de ziyaret etmeye hazırım artık. 

Görüşmek dileğiyle...

Esin Bozdemir


**Kapadokya'da baharı yaşamak 
Misakça Köyü 

 * Şükrü Erbaş 'Ömür Hanımla Güz Konuşmaları' Güz-1983 Ankara

2 yorum:

  1. Hayat bazen inişli çıkışlı ilerliyor. Güzel günlerin içine küçük hüzünler de ilişiveriyor kimi zaman. Onlar olmasa yaşanan güzellikleri de olduğu gibi algılayamıyoruz, ya da değerlerinin tam olarak farkında olamıyoruz. Oysa o kısacık anlar da ne kadar değerli. Annenize büyük geçmiş olsun.
    Şükrü Erbaş benim de çok sevdiğim bir şair-yazar. Ömür Hanım'a mektuplar hayattan çok değerli kesitler. Kitaplarında altı çizilmiş çok cümle vardır. Ortak beğenilerde buluşmak beni mutlu ediyor.
    Gezi izlenimlerinizi zevkle okurken Urla adı geçince bir an durakladım. Yüz yüze görüşmek, sanal ortam dışında karşılıklı konuşabilmek, sizi, eşinizi evimizde konuk etmek bizim için gerçekten mutluluk olurdu.
    Karaburun adını çok duyduğum bir yer. Sizin bakış açınızla tanımayı sabırsızlıkla bekliyorum.
    Sağlıklı, huzurlu günler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Makbule Abalı,
      "Hayat, siz planlar yaparken başınıza gelenlerdir." sözünde olduğu gibi, hayat bazen belirsizliklerle dolu ve sizin de belirttiğiniz gibi inişli çıkışlı. Sağlıkla yaşadığımız ve sevdiklerimizle beraber olduğumuz her an çok ama çok değerli. Çok şükür annem şimdi daha iyi geçmiş ve bitmiş olsun diyelim.
      'Ömür hanım'la Güz konuşmaları'nın sadece bir kaç dizesini paylaştım. Şiirin tamamı muhteşem. Sevdiğim şairlerden zaman zaman paylaşımlar yapmayı seviyorum. Ruhumuzu besleyen, ferahlatan sanat iyi ki var.
      Tatil dönüşü İstanbul'a farklı bir güzergahtan gitmek istedik. Spontane bir durak oldu Urla. Sahil şeridinde biraz yürüdük ve kıyıdaki kafelerden birinde kısa bir mola verdik. Urla'yı beğendik. Zarif davetiniz için çok teşekkür ederim Sevgili Makbule Öğretmenim. İnşallah yolumuz yine o taraflara düşerse ben de çok mutlu olurum.
      Karaburun'u ve bir önceki seyahat notlarımdan yazacaklarım var. Bir yandan sergi etkinlikleri ve yeni projeler beni bekliyor. Keyif aldığımız uğraşlar içinde hepimize sağlıklı, huzurlu, umut dolu güzel günler diliyorum.
      Sevgiyle, esenlikle kalın...

      Sil