16 Aralık 2020 Çarşamba

Korona günlerinde Ekim ayı güncesi


Nedir; dedim bu yaşamak? Bir düş, dedi; birkaç görüntü. * Ömer Hayyam

Şu yaşadıklarımıza hangi adı vereceğimi bilemiyorum! Çünkü gerçekten sanki bir düş içindeyiz! Oysa düş falan değil yaşadıklarımız!  

Radyoda Zeki Müren söylüyor; 'Zaman, sanki biiir rüüüzgâr ve biir su gibiii aaaksın!'...  bende nakaratlarda eşlik edip duruyorum. 'Aksın' derken, evet su gibi aksın zaman, buna bir diyeceğim yok ama öncelikle bitsin, gitsin şu illet yakamızdan!. diyorum. Nasıl da kıran kırana bir savaş halidir bu!. Her gün virüsün can aldıklarıyla, onu yenenlerin çetelesini tutuyoruz. Hangisi önde!? Bakalım bu savaşı kim kazanacak?. Bir de aşı kaosu yaşanıyor!. Endişe verici günler, bilmiyoruz ne zaman son bulacak!. sonumuz nereye varacak!. 

İyice kapandık kendi dünyamıza, sokaklar ıssız ve sessiz! şimdi her yer 'sakin şehir' (cittaslow) modunda :) sokaklar gerçek sahiplerine kaldı adeta! Öyle çok uzun değil, daha 10-15 yıl öncesine kadar, site sakinlerinin tanıklıklarıyla, bir zamanlar yemyeşil dağlık, bayırlık, kırlık imiş buralar. Kuzular otluyor, atlar özgürce koşturuyormuş. Aralarda sadece tek tük gece kondular varmış.  Sonra birer birer inşaatlar çoğaldıkça ne yeşil vadi kalmış, ne de üzerinde otlayan büyük başlar. Ağaçlar da kesilince, naçar tutunacak dal aramış kuşlar!. Şimdi yeri göğü inleterek kurulan şantiyelerde bitmek bilmeyen çalışmalar, toz toprak içinde gidip gelen harfiyat kamyonlarıyla... her yer beton yığınına dönüşmüş bir halde. Yeşilden, yeşillikten  eser yok! Masmavi göğümüzü başımıza dar eden devasa gökdelenler dikilmekte her yere!. Korkunç bir kıyım!. Bu kıyıma ne dayanabilir ki! Toprağın da, havanın da, suyun da kimyası bozulur elbet! Bütün dengeler alt üst oldu. Sen misin haddini bilmez olan? Şimdi sıra insan evladına geldi! bir virüs herkesi hizaya getirdi! Artık sokakların efendisi kediler, köpekler...yakında kurtlar, domuzlar, ayılar da geri dönerse şehre hiç şaşırmayacağız!;( 

Zaman dedim, sakin sokaklar dedim de! asıl konuya gelecektim, zira bugün yarın derken bir türlü fırsat bulup bloğuma giremedim. Her ay yazdığım Korona Günlüklerimin iyice arası açılınca, baktım olmayacak, içim daralıyor, üzerimde bir yük! ne oluyorsa artık / sanki bütün dünya dört gözle beni beklermiş gibi :))) / dedim ; "yeni yıla girmeden 'artık yazmalıyım' "  veeee nihayet buradayım sevgili dostlarım :))

En son 'Eylül Güncesi'ni yazmıştım, şimdi sırada 'Ekim Güncesi' var.

Bakalım  heybemizde neler var :) Aslında birbirine benzer günler. Evin rutin işleri; temizlik, yemek, çamaşır, haftanın belli günlerinde alışveriş. Öncesi değilse de alışveriş sonrası; beklet-yıka-pakla-arındır-yerleştir vs.) Temizliği seven bir insanım ancak şu virüsle birlikte temizlik anlayışımız takıntılı bir hale dönüştüğünden beri artık sevilecek bir yanı da kalmadı, ama 'eli-mahkûm!' zorunluyuz :)  bile bile virüse lades demek olmaz ki! Biz önlemimizi alalım da, hissettirmeden ziyaretimize geliyorsa da, yine aynı şekilde sessiz sedasız çekip gitsin isteriz değil mi! :) 

Bunun dışında, çoğunlukla sanatla iç-içe geçiyor günlerim:) okuyor, yazıyor, çiziyor, karalıyorum; siliyor, yeniden yapıyorum,  sonra renklendirip boyuyor, ardından karşısına geçip bakıyorum!. olmuş mudur diye?:)) işte böyle, şu koronalı günlerin içinden geçerken, ben de renklerin dünyasına dalıp kendimden geçiyorum! bir de bakıyorum akşam olmuş! günler, haftalar, birbirini kovalamış, zaman nasıl geçiyor hiççç anlamıyorum. 

Ekim ayı, sonbaharın en güzel zamanı olsa da diğer aylarda olduğu gibi; hiç değilse Bandırma'ya gidip geldiğim bir aydı! diyemeyeceğim bu defa! Çünkü bu ay hiçbir bir yere kıpırdayamadık. Tabi normal süreçlerden geçmediğimiz için bundan yüksünmedim. Yaşadığımız yerde istediğim yeşillikte yürüyüş parkurları olmasa da, yine de gün aşırı kendime çizdiğim rotada yürüyüşlerimi yaptım. Ne uzak, ne yakın mesafede, ancak yürümek için tuhaf bir konumda olan bir botanik park olsa da virüs kaparım endişesi ile taksiye binmeyi göze alamadığım için kendi  lokasyonumzda dolanıp durdum. Dışarı hiç çıkamadığımda da evin içinde arşınladım :)

Ekim ayında, balkonumdaki çiçekleri gözden geçirdim. 
Topraklarını değiştirdim. Kasımpatılar ve sıklamen çiçekleri aldım. 
Kahvaltılarımda, çay ve kahve saatlerimde bana hep eşlik ettiler. 
İçim daralır gibi olduğunda, renkli görüntüleriyle yüreğime ferahlık kattılar. 

Çiçeklerimi seviyorum. Karşılıklı konuşuyoruz. 
Bazen aralarda bana sürpriz yapıp, vakitsiz açanlar da oluyor. 
Yılbaşı çiçeğim pembe pemde açtı :)
Bu da beni neşelendirmeye yetti:)

***

Bu arada istediğim halde çok fazla kitap okuyamadım. 
Ama hiç okumadım da! diyemem :)

Marakeş'te Sesler

Ruhum diyar diyar gezmek ister! Madem ki gezemiyoruz, o halde bende kitaplara sığınırım! 
dedim veeee uzun zamandır okunmayı bekleyen bir usta kalem 
Elias Canetti'nin izinde; 

Develer, eşekler dilenciler, çarşılar, türbeler, keşmekeş dolu gündelik hayatıyla...
🐫🌴👳️‍️🐒 Marakeş sokaklarında seyrü seferlere çıktım 😄



Elias Canetti, Müslüman Arap bir şehirde yaşadıklarını edebi ustalığının hakkını veren bir ahenkle aktarırken değerli okurunu da sokak sokak, meydan meydan ardından sürüklüyor. Okuyucu da zaten bu serüvene dünden razı.;) 

' Yadırgama ile kozmopolitliğin kabullenici tavrının iç içe geçtiği bu anlatıda, modern insanın kadim değişmezlik karşısındaki çelişkilerinin ve hayretle karışık hayranlığının izini sürmek mümkün.' * Marakeş'te Sesler 📖

*** 

Cebelitarık Aşıkları

Bir solukta okuduğum ve her satırında 
"bu nasıl muhteşem bir anlatım, nasıl güzel bir çeviridir" 
dediğim bir kitap oldu.

1947 Paris doğumlu, Fransız yazar, Dominique Baudis’in, çılgın imparatorları, gözünü büyük kıtalara dikmiş komutanları, dünya haritasını yeniden çizen savaşları ve tutkulu bir aşkı anlattığı tarihi romanı “Cebelitarık Aşıkları” Gönül Akerman'ın harika çevirisiyle tarihi adeta film gibi yaşatan bir kitaptı.  Okurken kitabı, VIII. yüzyıla kadar uzandım.  

Kadim Doğu Roma, Arap tehlikesiyle karşı karşıyadır. Emevi Halifesi El Velid, en büyük rüyası Konstantinopolis'i ele geçirmek için iki büyük komutanını, Emir Musa ve Tarık Bin Ziyad'ı görevlendirir. Ancak iki büyük askerin başka hayalleri de vardır. İktidar düşkünü Musa, İspanya'yı fethetme ve "Hz. Süleyman'ın Masası"nı ele geçirme rüyaları görmektedir. Tarihin en ünlü komutanlarından Tarık Bin Ziyad da İspanya'yı fethetmek için yanıp tutuşmaktadır. Askerî hırsları ve İslam'ı yayma arzusu kadar, Septe Prensesi Florinda'ya olan aşkı... Akdeniz'in kaderi, bu iki büyük komutan arasındaki çekişmenin sonucuna bağlı olacaktır.

Gözümün önüne 8.yüzyıl'daki Sultanahmet Hipodrom Meydanı ve Ayasofya geliyor. Kadim topraklar... İslamın yayılışı...Emeviler...Şam, Kudüs, Bağdat...ve Endülüs Zaferine uzanan tarihi olaylar...

Tabi bu arada kitabın adı sizi yanıltmasın içinde aşk da olsa bu kesinlikle sadece bir aşk romanı değil! 

 "Cebelitarık Âşıkları" 2010 Akdeniz Ödülü almış. Her tarihi roman böyle sürükleyici olmaz. Haklı bir ödül. Kitabı bitirdiğimde; iyi ki sahafları geziyoruz. İyi ki bizlere tarihi sevdiren böyle usta kalemler var! diyorum.  

***

Ekim ayı'nın en flaş kitabı ise 
Dominique Lapierre ve Larry Colins'in imzasını taşıyan 
Yasımı Tutacaksın oldu.  



Kitabı ilk önce eşim okumuş ve ne denli beğendiğini ballandıra ballandıra anlatmıştı. Ben de doğrusu uygun zamanı bekliyordum. Ekim ayı da çokça evde geçirdiğim bir ay olduğu için tam zamanıydı. Kitap tek kelime ile muhteşemdi!. 

Yasımı Tutacaksın bir gencin matador olma hayalini gerçekleştirmek azmiyle başından geçenlerin hikâyesi/gerçek bir yaşam öyküsü, aynı zamanda İspanya tarihinde önemli bir dönemi, iç savaşların yaşandığı Franco dönemini de anlatıyor. En az 30 dile çevrilmiş olan kitap bir baş yapıt niteliğinde. 

Manuel Benitez'in hayatının Corridasına çıkışının anlatılışı bölümlere ayrılmış, dil akıcı ve konular hatırda kalıcı. Bu, hem Benitez'in "El Cordobes" oluşunun hikâyesi, hem de objektif bir bakış açısıyla İspanya iç savaşının yaşandığı yıllara ayna tutan 'yoksulluğun, ölümün esir aldığı bir ülkenin soluk kesen, yürek kanatan anlatısı' tarihi bir romanı.

Heyecanla okurken, hikâyenin geçtiği Endülüs'ün kadim toprakları da gözümün önüne geliyor birer birer. Kâh *Cordoba'da Guadalquivir Nehri üzerindeki kemerli Roma Köprüsü üzerinde yürüyorum, kâh **Sevilla'da fadistaların tutku dolu dansları eşliğinde geçmişin izlerini sürüyorum. Müthiş, etkileyici ve sürükleyici bir romandı.

(Ayrıca bir zamanlar Dalida ve Salim Dündar'dan da ne çok dinlerdim El Cordobes'i.Yine yeniden dinledim durdum.... "Seni Beklerim Öptüğüm Yerde!" :))) orjinali ayrı güzel, Dalida'yı ve Salim Dündar'ı da dinlemek ayrı bir lezzetti!. Şuraya linkleri bırakıyorum. (tık - tık - tık

Okurken, hikâyelerin geçtiği yerlerde (üzerinden zaman geçse de) bir şekilde bulunmuş olmak yada bir film karesinde, aynı yerlerde kendi ayak izlerinizi de görmek tarifsiz bir duygu. Yani hem gezmek, hem okumak...ikisi birleşince, tarihi ezberin dışında, anılarınızla birlikte kavramak ayrıca kayda değer bir durum. 

Kitaba adını da veren, romanın en vurucu cümlesi; "Ağlama Angelita; ya sana bu akşam bir ev alacağım ya da yasımı tutacaksın..." derken... o cümlenin ardındaki dram tüyler ürpertici idi!. Sözün özü, kitap sever dostlarıma bu kitabı kesinlikle tavsiye ediyorum.

Kitabı bitirir bitirmez, İspanya'nın yakın tarihine ışık tutan birkaç sinema filmi de izledim. Böylece okuduklarım iyice pekişti, anlayacağınız Ekim ayında 'evde kalsak da' ben kendi dünyamda, yolculuk içinde yolculuklara çıktım durdum yine de. 

 Sonsuz Siper 
Politik Drama türündeki film, İspanya İç Savaşı'nda* yaşanan gerçek olaylardan uyarlanmış. Cumhuriyetçileri destekleyen bir adam, ihbar edilmekten korkarak 30 yılı aşkın bir süre eşinin de yardımıyla evinin mahseninde saklanır. Ağır bir drama olmakla birlikte hepsinin gerçekte yaşanmış olduğunu bilmek insanın adeta kanını donduruyor. Ne büyük acılar ve savaş sonrası ne korkunç açlıklar, hastalıklar yaşanmış. 'Sonsuz Siper' okuduğum 'Yasımı Tutacaksın' kitabının ardından etkilenerek izlediğim bir film oldu.

Filmin başrollerinde: Antonio de la Torre, Belén Cuesta,Vicente Vergara yer alıyor.

*İspanya İç Savaşı (İspanyolca: Guerra Civil Española), 17 Temmuz 1936–1 Nisan 1939 tarihleri arasında, demokratik seçimle İkinci İspanyol Cumhuriyeti'ne sadık Cumhuriyetçiler ile General Francisco Franco liderliğinde isyancı bir grup olan Milliyetçiler arasında yaşanmıştır.


Gun City

Ödüllü İspanyol yönetmen Dani de la Torre imzalı gerilim filmi, 1921  Barselonası'nda geçiyor. Şehirde kaos iklimi yaşanmaktadır. Diğer yandan polis ve anarşitsler arasında sürekli bir gerilim hakimdir. Çünkü şehre  iç savaş çıkarabilecek potansiyelde sürekli silah girmektedir. Asıl gerilim ise, silahları kimin çaldığını öğrenmek için ikili oynayan bir polisin inanılmaz entrikaları ile gelişiyor.  Polisiye filmler çok ilgimi çekmese de bu film bir dönemi çok iyi yansıttığı için izlemeye değerdi, daha doğrusu sıkılmadan filmi izledim diyebilirim.   

Filmin başrollerinde: Luis Tosar, Michelle Jenner, Vicente Romero yer alıyor.


Alevlerin Ardından

Le Bazar De La Charite’ Türkçe adıyla Alevlerin Ardından Fransız yapımı 8 bölümlük bir Netflix dizisi. 1897 Parisi'nde bir yardın kermesinde yıkıcı bir yangın yaşanır. Çoğunluğu kadınlardan oluşan bu yangında pek çok kadın hayatını kaybeder. Gerçek olaylardan esinlenerek beyaz perdeye aktarılan filmde üç kadının hayatı, yaşanan bu yangının ardından bir trajediye dönüşür. İhanetler, aldatmacalar ve duygusal çalkantılar içinde ve birbirinden ilginç olaylar etrafında inanılmaz bir yaşam mücadelesi konu ediliyor. Alevlerin Ardından heyecanla izlediğimiz bir dizi oldu.  

Filmin başrollerinde: Audrey Fleurot, Julie de Bona, Camille Lou yer alıyor. 

Ekim Ayı'nda birkaç film daha izledik ancak kimini oldukça vasat, kimini de tanıtmaya değer bulmadığım için Ekim ayı'nın filmlerini üstte paylaştığım filmlerle tamamlamış olayım. 

***

Ekim Ayı'nda bir de 'gezgin rehberler' ile gerçekleştirdiğim bir röportajım oldu. 
Okumak isterseniz  buraya gezgin rehberler 'in linkini bırakıyorum. 

***

Pandemide aldığım en önemli kararlardan biri de sanal resim dersleri oldu. Pastel alanında kendine has tekniğiyle ekolünü oluşturan büyük usta Javad Soleimanpour'un rehberliğinde devam eden derslerimiz belli bir disiplin içinde sürüyor. 

Bloğuma ve kitap okumalarıma eskisine kıyasla fazlaca zaman ayıramayışımın nedeni de zamanımın çoğunu resim çalışmalarıma ayırmış olmamdan kaynaklanıyor. Bazen saatlerce çalıştığım günler dahi oluyor. Resmin içine öylesine dalıyorum ki! konsantrasyon hali içindeyken zamandan da kopuyorum adeta. Portreler yavaş yavaş şekillenirken resimle kurduğum bağ da, farklı bir boyuta geçiyor. 

Her ay bir portre yapıyoruz; 6 ayda 5 portre yaptık. Her çalışmada edindiğimiz yeni bilgilerle pasteli kullanma becerilerimizde de ilerleme kaydediyoruz. Çok çalışarak, sabırla, sevgiyle, titizlikle üretmek ve 'emeklerine değdiğini görmek' güzel bir duygu. Zor olan her zaman daha değerlidir, bunu bilen bilir! Bilmeyen de kendi bilir :) Anlayacağınız herkes kendi yolunda, kendi dünyasında...Su akacağı yolu buluyor! benim yolum da kendime göre şekilleniyor!. bakalım nereye gidecek ben de merak ediyorum :) Yeter ki sağlık olsun. Yaşadığımız müddetçe hayatımıza değer katacak uğraşlar yapmayı sürdürelim. 



©EsinBozdemir.art 
Genç Kız Portresi - 2020 Soft Pastel (35x50)

Ve Ekim ayı'nın finalini, çok severek yaptığım 'Genç kız portresi' ile noktalarken,
herkese sağlıklı ve umut dolu günler dilerim. 

🌸🙏🌸


Esin Bozdemir

Not: 'Genç kız portresi'ni daha detaylı görmek isterseniz
yandaki linke tıklayabilirsiniz >> esinbozdemir. art  

* Cordoba'da Guadalquivir Nehri üzerindeki kemerli 
Roma Köprüsü bkz.

**Sevilla'da fadistaların tutku dolu dansları eşliğinde
geçmişin izlerini sürüyorum.
bkz.

8 yorum:

  1. Dolu dolu paylaşım :) Bu arada ben de çiçeklerimle her gün bol bol sohbetler ediyorum. Orkidelerimden birisi yer yokmuş gibi 6 çiçeği birden üst üste açmış ne güldürdü beni kendisi :) Çiçeklerin dünyasına bir kez adım attım mı ve o huzuru bir kez insan içine çektim mi vazgeçilmiyor.
    Harika paylaşımınız için teşekkürler. Sağlıkla kalın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Hamiyet Alkan,
      Çiçekler, şairin dediği gibi “ bir şölen yaşamda” varlıkları neşe kaynağı. Orkideleriniz ne hoş sürpriz yaşatmışlar size de! 6 çiçek üst üste açınca bir de!. Yeni yılı karşılarken bu güzel bir mesaj olsun ☺️ Uğur getirsinler size😉 Ziyaretiniz ve değerli yorumunuza çok teşekkür ediyorum. Ben de size sağlıklı ve huzur dolu günler diliyorum. 🎄🌷🎄💕

      Sil
  2. Olabilecek en güzel şekilde geçirmişsin ekim ayını da. Elden gelebilecek daha fazlası da yok zaten. Virüsü kapmadan sağlığımızı koruyabiliyor olmak başlı başına bir başarı. Gerisini de ilgi alanlarımız ve zevklerimize göre doldurmaya çalışıyoruz. Birbirimizden öğrenip uygulamaya aldıklarımız da oluyor. Çiçeklerin harika, bu mevsimde ömre bedel gelir. Yürüyüş olayının son şeklini de onaylıyorum. İyi yapıyorsun. Kitap, film, dizi seçkilerin çok güzel. Tüm bunların hepsi buradan okurken bile bana iyi geldiğine göre sana da iyi geliyor mutlaka. Tablo yine harika ötesi. Linki tıklayıp detaylı olarak da gördüm. Maşallah sana. Ellerin dert görmesin. Günlerinin hep sağlıkla, huzurla geçmesi dileğiyle, sevgiler Esinciğim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Zeugma,
      Pandemide hepimizin günleri aşağı yukarı birbirine benziyor değil mi!. İyi ki bizleri evde oyalayacak çok şey var! İyi ki birbirimizle sosyal ağlar aracılığı ile irtibat kurabiliyoruz yine de, ya onlar da olmasa!. Teknolojinin nimetlerine öyle çok alıştık ki!. İnternetimiz durduğunda ve aynı anda elektrikler kesildiğinde kısa süreli dahi olsa bir anda hayat duruyor adeta!. Bu yüzden her şeye rağmen sahip olduklarımız adına çok şükür diyorum. Bu günler de geçecektir!. Şimdi bol bol film izleyip, kitap okuma, el becerilerimizle bir şeyler üretme zamanı. Geçelim televizyonun karşısına, seyrederken filmimizi; gelsin patlamış mısırlar, gelsin közde pişmiş kestaneler :)) hayatımızı neşelendirmek, keyifli hale getirmek bizim elimizde :)

      Ziyaretine ve değerli yorumuna çok teşekkür ederim Zeugmacığım. Resmime dair düşüncelerin beni ayrıca mutlu etti her zaman çok zarifsin. Ben de sana sevdiklerinle birlikte sağlıklı, keyifli, umut dolu güzel günler diliyorum. Sevgilerimle... ❀❤❀

      Sil
  3. Yine son resimde kalmaca:) Tekrara düşeceğim ama olsun... İnanılması güç sahicilikte bir duygu ifadesi yine... Şunu net söylebilirim: Üçüncü kitap hakkındaki tüm sözlerinin altına imzamı atarım, ilk ikisini alınacaklarıma çoktan ekledim. Üstelik üçüncü kitabın ben için çok çok özel bir anısı olmasına rağmen, son resmin duygusunu ve elbette ona hayat verenin becerisini tek geçerim. Dağarcığımda başka sözcük olmadığı için kısaca "muhteşem yine," diyorum. Esin Bozdemir Art çok iyi olmuş, sanat galerisinde dolaşıyormuş gibi hissettiriyor:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @buraneros,
      Beğenilerine çokkk teşekkür ediyorum. Resimlerimi hissederek yapıyorum, ruhumla, yüreğimle:) tabi ki bunda aldığım eğitimin/eğitimlerin katkısı çoktur. Öğrenci olmayı seviyorum. Profesyonel ustalardan öğrenmekse artı bir avantaj. Ne diyelim, "sanat uzun, hayat kısa" öğrenecek çok şeyler var daha;) Bu yüzden her anımız değerli sevgili buraneros! hele ki şu pandemide, yaşadığımız her an, her zamankinden daha da değerli.
      "Yasımı Tutacaksın" konusuyla, harika çevirisiyle, edebi diliyle...benim için de 'iz bıarakan' kitaplardan oldu. Pandemi ruhuna en uygun sanatsal hareket, sanal ortamda, sanat galerilerini gezmek :) galerimiz yavaş yavaş doluyor :)

      Ziyaretine, değerli yorumuna tekrar çok teşekkür ediyorum. Sağlıkla, esenlikle kal... ☀

      Sil
  4. Bugünlerde "Sen gözlerimde bir reeenk..." diye şarkıyı söyleye söyleye geziyorum. Burada görünce çok şaşırdım:) Kalp kalbe karşıdır denen bu olsa gerek:)
    Kitaplar ve filmler çok iyi. Yasımı Tutacaksın'ı duymuştum ama okumadım. Onu ve Cebelitarık Aşıkları'nı not aldım Esincim. Sonsuz Siper listemde duruyor epeydir. Seyretmek için uygun modumun gelmesini bekliyorum:)
    Portren her zamanki gibi şahane. Ellerine sağlık.
    Öpüyorum güzel yanaklarından. Şimdiden sağlıklı ve keyifli yeni bir yıl diliyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Klio’nun Şarkısı,
      Duyunca çok mutlu oldum ben de😀 demek ki aynı şarkıyı söylüyormuşuz! Telepati.. gün gelecek görüşmelerimizi de düşünce gücümüzle yapacağız...bu konuyla ilgili ‘beynin ve bilinçaltının mucize gücü “telepati” hakkında’ filmler de her yerde daha çok karşımıza çıkıyor. Dünya bir yere doğru gidiyor, hayırlısı bakalım.😇 Pandemide resim yapmanın dışında, bol bol film izledik. Önerdiğim filmler senin de ilgini çekebilir. Değerli ziyaretine, beğeni ve dileklerine çok teşekkür ederim Sezer’cim ben de seni Özlem’le ve sevgiyle kucaklıyor, 🤗sevdiklerinle birlikte sağlıklı ve mutlu gönlünce bir yıl diliyorum. 🙏😘🎉🎈🎊❣️

      Sil