31 Mart 2013 Pazar

Yeter artık! bahar gelsin ülkeme



İstanbul’a  bahar geldi sonunda. Güneşin sarı-sıcak enerjisine, doğanın tüm renkleriyle bizleri kuşatan ahengine, bitmek tükenmek bilmeyen bir coşku içinde yenilenerek gelişen muazzam dinamizmine hayran olmamak mümkün değil! Doğa, kendi üzerinde oynanan tatsız yıkımlara, tahribatlara rağmen o müthiş enerjisinden asla vaz geçmiyor. Yeni tomurcuk açmış bir çiçeğin, veya dünyaya yeni gözlerini açmış yavru bir kedinin, kuşun, böceğin, minik bir bebeğin günden güne serpilip büyüdüğünü görünce... doğanın mucizelerine şaşırıp kalıyor insan. Yazıyla, kışıyla, baharlarıyla, gecesi ve gündüzüyle... bulutları ve dağlarıyla, denizleriyle...yıldızları ve gezegeniyle!.. müthiş bir denge içinde... Yaradan özenmiş de yaratmış her şeyi! Sen büyüksün Allah’ım! ama ya şu kullarına ne demeli! verdiğin aklı nasıl da çar çur edip, dengeleri alt üst etmekteler. Kolay mıdır bozulan dengeleri yeniden düzeltebilmek!. Gidenleri geri getirebilmek! 
Mevsimlerden bahar ama memleketin hali ve ahvali sonbahar!Hatta güpegündüz gözlerim(iz) açık, gördüklerimiz, duyduklarımız ve yaşadıklarımız karşısında karabasanlar sarmakta dört bir yanımızı!. Tabi ki umursayana!
Hâl yle olunca 'bana ne ki' diyemiyorum!. Şu aralar benim de dengem bozuldu. Mevsim geçişlerinde kimi bünyelerde uyum problemi oluyor. Sizleri bilmem ama ben bu sorunu sıklıkla yaşıyorum. Bir şehirden başka bir şehre, ya da bir ülkeden başka bir ülkeye gittiğimde bünyenin tepki göstermesi normaldir. Ama memleketin haline hangi bünye isyan etmez ki!..
Genetiğimiz de bozuldu! topyekun kimyamız da!. Aslında yazıma başlarken bir taraftan’ mevsim bahardı ümitler vardı..’ şarkısını söylüyordum. İçim kıpır kıpırdı... bir taraftan da, 'hafta sonu n'apsak! n'etsek!..diyordum.. ve hatta gidip gördüğüm yerlere yeniden, bir de bahar ayında gitsek görsek diyecektim...hatta İstanbul baharı karşılamaya hazırlanırken sizlere de haftasonu önerileri sunacaktım; 
'Avlu kapıları boğazın serin sularına açılan ve itina ile düzenlenmiş olan bahçesinde baharın renklerini kucaklamanın ayrıcalığını yaşayacağınız Beylerbeyi Sarayı’nı...
Erguvan ağaçlarıyla, laleleri ve türlü çiçekleriyle bahar havasını soluyacağınız belki bir sabah kahvaltısı ya da ağaçların arasında yürüyüş yapacağınız... ve bir başka açıdan İstanbul’un muhteşem boğaz manzarasının keyfini süreceğiniz Mihrabat Korusu’nu, Sultanahmet’i, Gülhane'yi, Sarayburnu'nu ve Yıldız Park’ını...

Belgrat Ormanları’
nda mangal keyfi ile yemeyi-içmeyi, yürüyüşe çıkıp, koşmayı..bol bol iyonizerli temiz havayı ciğerlerinize çekmenizi...
Mekanınıza yakın bir rotadan ulaşabileceğiniz İstanbul’un sahillerinde; Kız Kulesi’nde, Piyer Loti’de, Bebek’te, Kireçburnu’nda, Sarayburnu’nda... yürüyüş yapmanızı ve ardından boğazın serin sularına karşı içeceğiniz çayın, kahvenin bahar tadında damağınızda bırakacağı lezzetleri sizlere sunan klasik çay bahçelerini...
Yada İstanbul’a yakın yerleri seçebileceğiniz; Garipçe’de balık yemeğe...Şile’ye, Ağva’ya, Sapanca’ya... Göl kenarında piknik yapabileceğiniz; Gölcük ve Abant Gölü’ne, Yedigöller'e...ve hepsini bir kalemde sığdıramayacağım daha pek çok seçeneği sizlere sunmayı düşünmüştüm... '
Ama sonra gözümün önüne birer birer geldi. Daha önce gezip gördüğüm güzelim beldelerimiz, sahillerimiz... Yerliden çok yabancıların sahiplendiği. Yerli halkımızın kendi yurdunda neredeyse misafir durumuna düştüğü o fotoğraf karelerini getirdim gözüme içim acıyarak!.. Acaba bir daha gittiğimde o güzelim sahillerimizi, bağlarımızı, bahçelerimizi, dağlarımızı, ormanlarımızı... kısaca 'memleket topraklarımızı bıraktığım(ız) gibi görebilecek miyim! görebilecek misiniz acaba!.. ' dedim kendi kendime... 

Memleket koca bir hapishane ve her yer işgal altında. Siz bunun farkında değil misiniz!.. Bu işgal sadece topla tüfekle mi olur sanıyorsunuz!.. her şey kitabına uydurulmuş! Kanunlar çıkarılmış.. topraklar çatır çatır satılmış! Alan memnun veren memnun!..ya toprakların gerçek sahipleri, halkımız, köylümüz, çiftçimiz memnun mu!.. Gidin bakın bakalım sahillerimize, dağlarımıza, madenlerimize!.. kimler satın almış! sadece üstündekini mi zannediyorsunuz! altındaki topraklarımızı da!..kimi 50 yıllığına kimi bilmem kaç yıllığına!..

Yediremedim kendime bu baharda da gezip tozmayı! Ve vaz geçtim gökkuşağının renklerini sizlere anlatmaktan.
Gönül bu baharı da yaşamak istiyor elbet!.. Ama ortalık güllük gülistanlık mı ki biz görmezden gelip kendi keyfimizi sürelim!. Hormonlu gıdalar gibi şiştikçe şişirilen bir medya ile her taraf toz pembe!acaba öyle mi sanıyorsunuz!. Medyanın renkli dizileri, görselleri şıkır şıkır! Siz kapatın biraz tv.larınızı da bakın bakalım etrafınıza hallice sınırlarımızda neler oluyor.. içerisi ayrı, dışarısı ayrı, sınırlarımız ayrı.. Ve tüm bunlar gerçekten yetti gayrı! Ne ağız tadıyla mevsimleri yaşıyabiliyoruz ne de birbirimizi  anlayabiliyoruz!..
Mustafa Kemal'in İstanbul'u işgal eden düşman donanmasına doğru bakarak "Geldikleri gibi giderler!" dediği gibi.. O’nlar geldikleri gibi gidinceye kadar ve şu karanlıklar aydınlanıncaya dek  bize gezip tozmak haram dostlar...
Şimdi ben öncelikle bütün kalbimle ve inancımla gereği neyse ‘sandıkta’ onu yapacağım...
ve ‘güzel günler göreceğiz ‘ ümidi içinde hayallerimde  baharı yaşarım.

ÖNCE VATAN SAĞOLSUN!
Sonra baharlar da, yazlar da, kışlar da bizimdir çocuklar!..
Esin Bozdemir

2 yorum:

  1. Birkaç kere yorum yazmayı denedim ama sildim.
    Sadece 2 küçük not:
    Yarın çıkacağım bir küçük seyahat konusunda suçluluk duydum birazcık. Bir yandan da sizin bu kararınıza hem siz hem de bencilce kendim adıma üzüldüm. Mahrum kalacağımız hoş postlar için.
    Bir de rica.Bunu yapmayın kendinize, lütfen.
    Kucak dolusu sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Asuman Yelen,

      Siz gönül rahatlığı içinde gideceğiniz yere gidin..
      Seyahatinizi gerçekleştirin.
      Çünkü gittiğiniz yere o güzel yüreğinizi de götürüyorsunuz.
      Benden de size kucak dolusu sevgiler...

      Sil