26 Aralık 2019 Perşembe

İsviçre'nin tarihi ve güzel şehri Cenevre


Fransız Alpleri'nin İncisi Annecy'de kanallar arasında geçen keyifli turumuzun ardından sıradaki rotamız Cenevre oluyor. Cenevre, İsviçre'nin Zürih'ten sonra ikinci büyük şehri ve Cenevre kantonu'nun da başkenti. Şehir adını kıyısında bulunduğu -Fransızlar'ın “Le Mans” İsviçreliler'in ise “Geneva“olarak adlandırdıkları- Avrupa'nın en büyük gölü; Cenevre Gölü’nden almış. Şehir, Rom Nehri'nin, Cenevre Gölü'yle birleştiği yere konumlanmış. Muhteşem bir coğrafya üzerinde yer alan Cenevre; Batısında Jura Dağları, doğusunda ise Fransız Apleri ile göz kamaştıran doğa harikası bir güzelliğe sahip.

Annecy'den sonra, şahane manzaralar eşliğinde seyrine doyamadığımız bir yol seyrinin ardından, dünyanın en önemli kurumlarını bünyesinde barındıran Cenevre'ye ulaşıyoruz. 4 bin yıldan fazla tarihiyle Cenevre, kültürel ve tarihi birikiminin zenginliğini günümüze değin taşıyabilmiş ender şehirlerden biri.

Avrupa'nın pek çok şehrinden uçakla ortalama iki saatte ulaşılabilen Cenevre aynı zamanda Avrupa karayolunun da merkezi. Hem doğası hem de ulaşım kolaylığı ile Cenevre bu yüzden turistlerin de cazibe merkezi. Paris ve Milano'ya hızlı trenlerle günübirlik gidip gelebilmek mümkün.

Birçok kurumun merkezi olan Cenevre; *Birleşmiş Milletler Örgütü'ne, *Dünya Ticaret Örgütü'ne, *İşçi Örgütü'ne, *Kızılhaç'a, *Unesco'ya, *Dünya Mülteciler Komisyonu'na, *Futbol Federasyonu'na, *Sivil Toplum Örgütleri'ne ev sahipliği yapıyor. *Dünyanın en büyük peynir üreticileri burada. *Finansın, gastronominin merkezi. Ve bilindiği üzere burası dünyanın kasası, ayrıca sosyetenin de uğrak merkezi. *Refah düzeyi oldukça yüksek, dolayısıyla oldukça pahalı bir şehir. İsviçre’nin en kozmopolit şehirlerinden biri aynı zamanda. *Nüfusun yarıya yakınını  (%40) yabancılar oluşturmuş. *Toplam 26 kantona sahip. *World Wide Web, Cenevre'de Cern Laboratuvarlarında icat edilmiş. *Francois Cailer tarafından kurulan Nestle çikolataları ilk olarak Cenevre'de üretilmiş. Ve tabi ki İsviçre denilince ilk aklımıza gelen şeylerden biri de Rolex ve Swatch marka gibi büyük bir saat endüstrisinin de merkezi. Ayrıca *Ünlü filozof, yazar ve müzisyen Jean Jacques Rousseau'da, 1712'de Cenevre'de doğmuş. 



Korna sesleriyle karşılaşmadığımız Cenevre'de, sakin akan bir trafik, tertemiz yollar, geniş meydanlarmuntazam yapılar, tarihin korunduğu sokaklar ve yeşilliğin bol olduğu parklar...panoramik şehir turumuzda ilk gözümüze çarpan ayrıntılar oluyor.


Ve ilk durağımız Cenevre Gölü'nün kıyısı oluyor. Hava buz gibi soğuk. Dorukları karlı Alp'lere yaklaştıkça iklim de keskin ve sert yüzünü gösteriyor bize. Ama sıkıntı yok elbette. Bambaşka bir coğrafyada bulunmanın heyecanı içindeyiz. Ne rüzgâr, ne de olası yağacak yağmuru dert edinmiyoruz hiçbir şekilde.


Göl kenarında küçük bir fotoğraf molası veriyoruz. Gölün sağ ve sol kıyısında gezinti yerleri, kafeler, parklar yer alıyor. Sokak pazarları, göl turları, eğlence gezileri ve su kayağına kadar pek çok etkinliğin düzenlendiği gölün kıyı şeridi, Cenevre'nin en hareketli bölgesi.

Ayrıca Cenevre'nin en önemli simgelerinden biri de "su jeti" anlamına gelen Jet D'Eau fiskiyesi. 40 katlı bir bina yüksekliğinde olan su jeti şehrin hemen her yerinden görülebiliyor.


Jet D'Eau Fountain

Dünyanın en büyük su fıskiyelerinden biri olan
Jet D'Eau Fountain -Su Jeti- 
1886'da, Coulouvrenière'deki bir hidrolik tesisin aşırı basıncını 
kontrol etmek ve serbest bırakmak için inşa edilir. 
İhtişamlı göürünüşü ile zaman içinde Cenevre ve İsviçre'nin 
gücünün, hırsının ve canlılığının sembolü olur. 
(üstteki görsel: buradan )

Şehrin iki yakası Mont Blanc Köprüsü'yle birbirine bağlanmış.
Köprünün bir yakasında Fransız Alpleri tüm heyketi ile görünürken,
diğer yakasında da, kent sakinlerinin kısaca 'ile' adını verdikleri
Rousseau'ya adanmış bir ada yer alıyor. 


Rousseau Adası ( Pont des Bergues)

Cenevre'li filozofun adı ile anılan ve üzerinde de göle bakan noktada Jean Jacques Rousseau'nun heykelinin olduğunu öğrendiğimiz bu romantik adaya ayak basamasak da, adanın içinde bir huzur kalesi ve bir kuş cenneti bulunduğunu ve ayrıca şehrin muhteşem manzarasını gözler önüne seren bir restorana da ev sahipliği yaptığını buraya eklemiş olayım ki, geniş vakitlerde Cenevre'yi gezecek olanlar için güzel bir destinasyon olsun.


People of Geneva Monument

Ellerinde kılıçları, başlarında taçlarıyla yanyana duran iki bronz kadın heykeli;
Cenevre’nin İsviçre ile yeniden birleşmesini temsil ediyor.

Ve sahil şeridinde verdiğimiz küçük bir fotoğraf molasının ardından,
önde rehberimiz grubumuzla birlikte, Cenevre'nin kalbi, ticaret ve 
alışveriş merkezi tarihi kent sokaklarına doğru ilerliyoruz.


Cenevre'nin labirent şeklinde kurulmuş olan
 tarihi sokaklarında dolaşmak da ayrı bir keyif oluyor bizim için.


Tarihi şehrin en eski meydanı Place du Bourg de Four 
ve meydanın güzel çeşmesi Palais de Justice (1712)
*
Tarihi evlerin alt katları çok hoş kafelerle çevrilmiş.

Meydana bakan tarihi evlerin çatılarındaki çıkma katlar dikkatimizi çekiyor.
Bu küçük daireleri genellikle öğrenciler kiralıyormuş.


Bourg-de-Four 1'de bulunan ve İsviçre bayraklarıyla donatılmış olan
(sağdaki görsel)  büyük bina Adalet Sarayıdır.


-Cathedral de Saint Pierre-
St. Peter Katedrali 


Tarihi şehrin en üst noktasında yer alan ve Cenevre'nin en çok ziyaret edilen anıtlarından  Cathedrale Saint Pierre (St. Peter Katedrali) Pagan dönemlerinden bu yana hep ibadet yeri olarak kullanılmış. Yapımı 12. yüzyıla uzanan katedral önce romanesk tarzında yapılmış, daha sonra gotik unsurlar tercih edilmiş. 18. yüzyılda ise ön cepheye -günümüzde halen tartışılan- şu an gördüğümüz klasik sütunlar eklenmiş. Avrupa'nın en büyük mimari alanlarından birine sahip olan katedralin içindeki mozaikler ise 14. yüzyıldan kalma imiş. St. Peter Katedrali, 2009 yılında UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası Listesi” ne dahil edilerek koruma altına alınmış.

Katedral bugün İsviçre Reform Kilisesi'ne ait olduğundan, ünlü Fransız Reformcu John Calvin'in kilisesi olarak da biliniyor. Cenevre'nin en güzel manzarası ise St. Peter Katedrali'nin asansörle çıkılan kulesinden seyredilmekte imiş. Biz ne yazık ki bu keyfi yaşayamıyoruz. Ancak, Cenevre silüetini, İsviçre Alpleri ve çevresindeki şehir manzarasının muhteşem görüntüsünü yine de hayal etmekte zorlanmıyoruz. 


Katedralin köşesinden döndüğümüzde 
Cenevre'nin Avrupa Reform Hareketlerindeki önemini 
vurgulayan Uluslararası Reform Müzesi ve 
Cenevre Şehri Müzesi (Maison Tavel) yer alıyor.

***
Tarihi kentin günümüze ulaşan en eski binası olan
  L'Hotel de Ville Belediye Binasıdır. Belediye Binası günümüzde 
kanton yönetiminin merkez binası olarak kullanılıyormuş. 
Yapının Rönesans avlusu yaz aylarında çeşitli konserlere ev sahipliği yapıyormuş.
 L'Hotel de Ville'nin tam karşı köşesinde ise 
kemerlerin altında Les Armules -Cephanelik- bulunuyor. 

Les Armules

Savaş  topları 17. 18. yüzyıldan kalma. 
1949 yılına tarihlenen üç duvar mozaiğinde ise
Cenevre tarihinden önemli olaylar betimlenmiş.

İsviçre anti-militarist bir ülke olsa da, yine de
 ordusuyla hep gurur duymuş.
Bir zamanlar Osmanlı'da Frank askerlerinden destek almış.

***
Belediye Binası'nı geçtikten sonra Grand Rue boyunca, yapımı 15. ve 18.yy.lar arasında olan pek çok tarihi bina yer alıyor. Ünlü ressam Ferdinand Hodler'in atölyesi vAydınlanma Çağı'nın en büyük filozoflarından biri olan Jean Jacques Rousseau'nun (28 Haziran 1712) doğduğu 40 No'lu ev de yine bu sokakta bulunuyor. 

Rousseau'nun doğduğu ev günümüzde, düşünürün yaşamını konu alan Espace Rousseau müze evi olarak kullanılmaktaymış, ancak tarihi sokaktaki pek çok yapı gibi müze evi de restorasyondaydı. Dolayısıyla Rousseau'nun müze evini ziyaret edemiyoruz.

Bu arada rehberimiz, Rousseau'nun hayatından bahsederken biz Türkler'i de ilgilendiren önemli bir bilgiyi paylaşıyor bizimle. Hepimizin bildiği gibi İsviçre saat endüstrisinin de merkezidir ve saat endüstrisinin tarihi bir hayli eskidir. Vakti zamanında Osmanlılar namını duydukları Cenevre'li bir saat ustasını İstanbul'a getirerek Topkapı Sarayı'nın baş saatçisi yaparlar. Kısa sürede sultanla yakın arkadaş olan bu saatçi ustası Isaac Rousseau'dur yani Jean Jacques Rousseau'nun babasıdır ama o tarihlerde Rousseau henüz doğmamıştır. 6 sene boyunca saray saatçiliği görevini yürüten Isaac Rousseau, Osmanlı camilerinin içindeki saatlerin bir çoğunu - 5 vakit namaz vakitlerine göre - yapmıştır. Isaac Rousseau'nun eşi 9 aylık hamile iken, Cenevre'den haber gelir. Isaac Rousseau'nun annesi ölüm döşeğindedir, bunun üzerine eşiyle birlikte İstanbul'dan Cenevre'ye gelir ve o hafta annesi vefat eder. Kısa bir süre sonra da J.J Rousseau dünyaya gelir. Ancak doğumdan sonra enfeksiyon kaptığı için -Rousseau henüz dokuz günlükken- eşi de hayatını kaybeder. Arka arkaya hem annesini, hem de eşini kaybeden Isaac Rousseau'nun hayatı bir anda altüst olur. Dünyaya gözlerini açar açmaz yetim kalan talihsiz çocuk J.J. Rousseau'ya bir süre kilise sahip çıkar. Daha sonra oğlunu kardeşine emanet eden Isaac Rousseau Nyon'a taşınır. Bir süre amcasının yanında kalan Rousseau da daha sonra Cenevre'yi terk eder... 
Diyeceğim o ki, o hafta annenin ölüm döşeğinde olduğu haberi gelmeseydi eğer, J.J. Rousseau İstanbul'da dünyaya gelecekti ve belki de ülkemiz tarihini değiştirmiş insanlardan biri olacaktı kim bilir? Burada küçük bir parantez açayım ve bu yıl 2019 Ekim ayında, Isaac Rousseau'nun, ülkemize yapmış olduğu üstün hizmetlerinden dolayı üstünde adının yazılı olduğu bir levha, Galata Kulesi'nin bulunduğu lokasyona konularak anılmıştır. Yolunuz Beyoğlu'na düştüğünde Isaac Rousseau'ya ithaf edilen bu levhayı da görmeden geçmeyiniz derim. 
Ve Cenevre'nin tarih kokan sokaklarında dolaştıktan sonra, tepeden kıvrıla dolana inerek ünlü markaların olduğu şehir merkezine ulaşıyoruz.

Veeee Cenevre'nin en meşhur, tarihi Çikolata Kafeteryası 'Martel'e giriyoruz. 

Sıcacık bir kahve, yanında da meşhur İsviçre çikolatalarıyla 
küçük bir dinlence molası veriyoruz kendimize:) 
Alpler'den gelen ve içimize kadar işleyen o soğuk havayı, sıcak 
çikolatalı kahvelerle yumuşatmak da ayrı bir keyif oluyor. 


***


***



Ve uluslararası bir şehir olan Cenevre'nin en önemli binası; 
Birleşmiş Milletler Örgütünü görmek üzere yola koyuluyoruz yeniden.  
Önce -Birleşmiş Milletler Örgütü'nün tam karşısında- Nations Meydanı'nda 
bulunan Anıt Sandalye'yi göreceğiz. 


Tek ayağı Kırık Sandalye 
21. Yüzyılın en sembolik protesto anıtlarından biri olan kızıl renkli Kırık Sandalye; savaş sırasında mayına çarparak ayağını kaybeden kişinin durumunu ifade etmek üzere 1997 yılında Daniel Berset tarafından yapılmış.  

Veee Cenevre gezimizin  son durağı Milletler Cemiyeti'nin merkezi 
“Palais Des Nations” oluyor. 

2. Dünya Savaşı söylentilerinin kasıp kavurduğu yıllarda, işbirliği çabalarının sonucu olarak 1937 yılında yapılan ve savaştan sonra da Birleşmiş Milletler Örgütü'nün Avrupa merkezi olarak kullanılmak üzere Ariana Parkı'nın olduğu yere kurulan yapı 1973 yılında yapılan eklentilerle günümüzdeki görünümüne kavuşur. Her yıl 25 bin diplomatı ağırlayan ve geçmişten bugüne pek çok önemli işlere imza atmış olan Birleşmiş Milletler Örgütü'nün önünde poz verme faslını da tamamladıktan sonra...heybemize yepyeni bilgiler ve güzel anılar eklediğimiz Cenevre'ye veda ediyoruz.

Sevgili dostlarım, Elegant Avrupa seyahatimizin devamını yeni yılda paylaşmak üzere... şimdiden herkese gönlünce bir yıl diliyorum. 2020 hepimiz için; sağlıklı, u/mutlu, sevgi ve barış dolu bir yıl olsun...

Esin Bozdemir


En üstteki foto: Cenevre Gölü üzerinde bulunan 
ada kalesi: Château de Chillon



ELEGANT AVRUPA TURU DESTİNASYONLARI
***
ANNECY

8 yorum:

  1. Sınırları zorlayan güzellikler;mimari,sosyal ve kültürel yaşamla iç içe,koyun koyuna;teşekkürler ESİN..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @GÜVEN SERİN,
      Farklı coğrafyalarda, farklı kültürlerle buluşmak gerçekten çok güzel. Gezmek, insana yaşam coşkusu veriyor. Ben teşekkür ederim GÜVEN.

      Sil
  2. Dün gördüm aslında yazıyı ki önce okuma ortamını hazırlamalıydım, o da şu şekilde oluyor: Sabah sakinliğinde olmalıydı; önce kendime bir omlet, sonra da bir filtre kahve yaptım, bir dilim de kızarmış ekmek... sonuçta İsviçre! Fotoğraflar konusunda bir öngörüm var zaten, rehber dilini aşan bir üslupla karşılacağımı da biliyorum... ortalama dünyalıların fark edemeyeceği detayların da tadı olacak, kesin... o zaman dedim sanırım; geniş açı gören bir köşe kafede oturuyormuş ve etrafı gözlüyormuş gibi keyfini çıkarayım Cenevre'nin... iki gözüm önüme aksın ki aynen böyle düşündüm... ve hissettim!:)) Listeden çıkarabilirim Cenevre'yi de...:) Çok keyifliydi!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @buraneros
      İçten ve bir o kadar da keyif insanının hali bir başka oluyor:) güne güzel bir kahvaltıyla başlamak önemli tabii. Hele ki Cenevre'nin geniş açılı, hoş kafelerinden birinde olduğunu hayal edip o ambiyansı yakalayabilmek, ortak hissiyatlarda buluşmak çok daha özel. Bu duyguları yaşatabildi isem ne mutlu bana. Güzel düşüncelerin ve zarif sözlerin için çok teşekkür ederim Değerli buraneros. İsviçre gerçekten çok güzeldi. Yine bir gün, daha aheste ve koştur koştur olmayacağımız bir İsviçre gezisinin hayalini kurmaktayım. Bu defa trenle...Alplerin eteklerinde ve Cenevre Gölü'nün kıyılarından kıvrıla, dolana...küçük fondiplerle...akmak...ne hoş olur. Dilerim hayal ettiğimiz güzel şeyler gerçek olur. Esenlikle...

      Sil
  3. Elegant Avrupa'dan Cenevre'yi şöyle özümseyerek, keyfine vara vara okumak için her zamanki gibi gecenin dingin bir zamanını bekledim Esinciğim. Bir taraftan da "Esin bu güzellikleri buraya taşımak için kim bilir oralarda ne telaşlar yaşadı, ne yorgunluklar. Bense oturduğum yerden ohh, armut piş, ağzıma düş." Emeklerine sağlık Esincim. Cenevre'yi de çok büyük bir keyifle okudum, öğrendim, bilgilendim, bayıldım.
    2020 yılı dileklerine katılıyor, hayal ettiğin tüm dileklerinin gerçek olması dileğiyle sevgiler gönderiyorum...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Zeugma,
      Tam da şu anda, içimden 'Zeugma' derken buraya yorumun düştü! Biz akreplerin 6. hissi işte budur ;) Bu yüzden seni burada gördüğüme çok sevindim. Burası bizim, sosyal hanelerimiz gibi...ama ne yazık ki bu yıl, gerek kendi sayfama, gerek dost kalemlere ender bakabildiğim bir yıl oldu. Yoğun bir yıl geçirdim, oysa birikenler çok! hayat hızlı akıyor, yaş aldıkça biraz da geri sayım mı başlıyor?bilemiyorum :)) neyse ki 2020'ye de ulaşabildik! Şükür diyorum!

      Genel olarak Elegant Avrupa turumuz güzeldi. Hayal ettiğimiz bazı şeylerin gerçekleştiğini görmek mutlu ediyor insanı. Emeğe gösterdiğin değere, güzel düşüncelerine çok teşekkür ederim Zeugmacığım. Bende sana aynı temennilerle, gönlünce geçecek güzel bir yıl diliyorum. Sevgilerimle... ❤

      Sil
  4. Harika görünüyor. Teşekkürler paylaşım için.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. @Turgay Aksoy,
      Beğenmenize memnun oldum. Ben teşekkür ederim.

      Sil